Hediye alan insan memnun
olur. Hediyeyi veren kişiye karşı kalbinde bir sıcaklık ve yumuşama meydana
gelir. Hatta o anki durumuna göre, kalbinden hediye verene doğru bir meyil bile
olabilir. Ama aynı zamanda da almak bir yüktür. Çünkü veren insana karşı
kendini borçlu hissettirir. Yapılan iyilik karşısında minnet altına gireceği için,
kişinin ruhunda bir ezilme emaresi zuhur eder, bu da maneviyatında sıkıntı oluşturur,
darlık meydana getirir.
Vermek ise; insanı
rahatlatır. Bir insana hediye alıp, ona verdiğiniz zaman içinizdeki duygularınızda
da hareketlenme olur. Kalbinizde sevgi üretilmeye başlanır, bu sevgi bir duygu
atmosferi oluşturur ve sonra hediye ile birlikte bu duygu da karşınızdaki
insana akar. Bu sizin kalbinizde hasıl olan Rahmani bir tecellidir. Dolayısıyla
içinizde hoş bir genişleme ve ferahlama hissedersiniz. Huzura bürünürsünüz.
Evet, ne olursa olsun,
sonuçta almak daraltır, vermek rahatlatır.
Sevgi de böyledir. Seven
sevilenden daha çok mutludur. Asıl lezzeti tadan sevendir, sevilen değil. Çünkü
yangın sevenin kalbindedir, sevilenin değil.
Aşkı yaşayan aşıktır, maşuk
değil.
O halde veren olmak lazım,
alan değil. Kalbinde sevgi üreten ve dağıtan olmak lazım, sevgi toplayan
yerine...
Aşık olmak lazım, aşkı
yaşamak lazım. Bu aşk ilahi olursa bu gerçek aşktır. Beşeri aşk ise mecazidir,
ancak bir gün hakiki aşka dönüşmesi umut edilir, inşaallah.