Bir hecenin istirhamı ile baş
kaldırıyor renkler, dokunaklı k/özünde ölümün yaftalanmış bir şehir armağan
ediyor şair.
Yağmurun küçük elleri olduğunu
söylüyor şarkı ve bir dilek tutuyor iki yetim şehir arasında dillenen bir
manifesto ile sitem çağrıştıran her giz’i de armağan ediyor yeltendiğinin peşi
sıra yanıldığına da kani şehir ve şair.
Şiirin sakini iken şehirli kadın.
Şehrin sakini iken ölü şair.
Dokunaklı hutbelerde göz süzen
cariyeler ve aşkın da inhisarı ne de olsa kör kütük olmuş cahil imgeler.
Seri yüreklerde sefasını süren
kelimeler ve bulup buluşturuyor imgeleri bir tan vakti kazaya uğrayan gönül
treninde kompartımanı kayıp aslında ölü yolcuların ve ölü methiyeler dilenen
bir bedevi her aksayan ritminde sözcüklerin ve de her aksıran iniltide şiir
olmaya meyletmiş kazan kaldıran kelimelerin.
Günyüzü görmekse şiarı elbette her
faninin.
Gül yüzünde diri bir varlık olmanın
ümidiyle de çiçeklerin solmaya dönük her yaprağı.
Köle olan beyitler.
İstirham yüklenip de gece.
Kara kaşına kara gözüne âşık olmanın
da meali iken yazılmaya dair imgelenen duygulara da taziyelerini sunarken kısa
ömürlü kelebek.
Bir kelebek etkisi bir de aşkın
ertesi ve sözcükler dirilen tasfiyelerle dingin ruhların özlemine binaen
yaltaklanıyor karanlığın cilvesine dokunan bir yürek kadar da kibirli ve acıya
düşkün.
Sakata çıkan öbek öbek elbette efkârın
cumhuriyetinde dönenen yaygaralar her asılı izlekte soru imlecine tapınan bir
kelime gibi şifahen tanımaya dahi cüret edemezken yankısında methiyelerin bir
ölü ferman şakıyan bülbülün de destanlar yazdığı işin doğrusu.
Ve kesif bir sessizlik can pazarı
yaşanan dolmuş kuyruğunda biletini kaybeden bir yolcu ne de olsa geçeceği
köprünün pazarlığını yapıyor ve hurafelerin aksanında bir görücü imleç
nazarında seçip seçip beğeniyor kelime stoku tükenmeyen sözlüğün de kaybettiği
harflerin hatırına yüklendikçe yükleniyor soğuk ve menfi bir esinti ile sıcağın
bunalttığı yazın ertesi hazana dönük yüzünde tabiatın bir ardıç kuşu, şaklaban
yüreklerde mezar kazan bir Anka kuşu diğer yandan her alıcı kuşun da bir
vericisi olduğuna binaen hakkını teslim ediyor doğruların ve yanlışların.
Körelen bir diyezde.
Bir mehtap vakti yolu düşüp de
yakamozların bahçesine.
Surların dibine serilen ve aşkların
indinde noktalardan hurafeler üreten şakayık bahçesinin bir gölgesinde yetim
bir araz ve mevsimin kalibresinde dokunaklı bir sayaç adeta gönül penceresinin
ritmine alışkın bir muhabbet kuşu ile sözlenen yalnızlığın yarattığı izdiham
ile paşa keyfine binaen mevsimin en dokunaklı surede yolların kesiştiği.
Göğün retinası çatlarken.
Ar damarı çatlamış nüvesinde
yalnızlığın bol keseden mutluluk vaat eden bir hasretin de dokunaklı yüzünde
sevici bir imge nazarında kelimelerin teyakkuza geçtiği o cinnet vakti ve
şehrin sırlarına vakıf şairin aslında şehrin de tek sakini iken bahşedilmiş tüm
gölgelere gönderme yaparken diri ve dingin belleği ölüm denen hezeyanın.
Korunaklı dünyaların aslı astarı yok
iken sözcük ambarında sayıma çıkan bir görevli gibi gün içerisinde kaç
kelimenin de töhmet altında kaldığı.
Alkatraz Kuşçusu inler ve titretirken
evreni nazarında yenilginin dirilmeye binaen bir satırı daha kutsarken kalem ve
Tanrı.
Göreceli mutluluğun sarkacı takılı
iken karanlığa bir sevda masalına daha gebe gece ve aşkla özlemin intiharı
elbet koyacaktır da son noktayı.
Virgüllerin çığlığı en çok kulak
tırmalayan ve bir ünlemi dahi esirgerken şiirler en acıklı sona da mahal
veriyor şair ve gece.
Noktasız bir ömrün belirteci ve
kepaze soru imlecinin de tedirgin yüklü bekleyişi.
Sevdaların karanlığa çaldığı çelme
ile aydınlığın da payidar ve bahtiyar kılındığı.
Sözcük cehennemi elbette bu dünyanın
bir diğer versiyonu hele ki iliklerine kadar ıslanmışken şair sözcüklerin
rahmeti ile.
İmza: bir şairin günlüğü.