B/ölüm başı acıdan kasıt sanrıların
tuzağına düşürdüğü gece ve bilmece yüklü bir akis bir de sevginin mızrabına
tutuşan yüreğimizle eşlik ettiğimiz.
Renklerin ne dili var ne de cinsiyeti
tıpkı aksanı bozuk bir rüya gibi düş perdesini aralayıp da saklı tutamadığımız
gerçeklerin mizacı.
Düş özürlü olmayı dilemediğim bir
ömür ve her öğün kutsanan bir coşku ile ruhumu şiirle doyurduğum.
Bazen çalım atan siyahî bulutlar
elbette nakşeden acıyı b/ölüp de satırlara yığarken ve sevdalı bulutlar hani
aşkı ve umudu öteleyen gölgelere veryansın yüklerken o karanlık dehlizde
sıkışıp kalıp da ansızın firar ettiğimiz yürek sesinden hallice.
Bazen tozutuyor aklın duvarları
yıkılıp da iç ses infilak ediyor sanrıların mahcubiyeti ile kimi insan da
sessizliğe bürünüyor ve külüstür mizacına dünün neler yüklüyoruz tıpkı sinsi
bir gölgeyi lav eden iç huzurun sesine iştirak edip.
Gün batımı.
Aşkın da rahmeti.
Sabır ve şükür yüklenip metaneti
sığdırdığımız aslında sınandığımız kadar da sıvışmak istediğimiz hayatın tozlu
ve bitap yolları.
Can havliyle bir dosta sarıldığımız.
Ar bildiğimiz her duyguya düşünce
yükleyip derinlerde zikzak çizdiğimiz.
Ne de olsa umudun albenisi var tıpkı
acıların bam teline b/asıp da günü muştuladığımız ve geceye esir düştüğümüz.
Yumruk yaptığım bir imgeden
alacaklıyım belki de.
Tıpkı dünde kalan acıların hala
günümle sürtüşüp de bir türlü restleşemediğim.
Düşündüğüm ne çok detay ve de insan
ve baba gülüşlü bir istirham yine alt edemediğim bir duygu.
Babamı özleyip özlemediğim ve içimin
yaslı tarifesi yasa dolu bir hayat; kurallardan ve kanunlardan kaçamadığım
belki de beni boykot eden hayatın ve insanların mağdur kıldığı sefil benliğime
serzenişte bulunup aslında bilfiil kendimi suçladığım.
Sesinden mahrumum babamın.
Gölgene ihtiyacım var ve de.
Hani dağ duruşlu babamla geçen
ömrümün ilk yarısından sonra içine düştüğüm o cehennem ateşi bir de yorgunluğun
kıblesinde baba duruşlu bir sevda ateşi her edimde ve her yürekte baba
sıcaklığına ihtiyaç duyduğum ama ses etmeden uzaktan sessizce sevdiğim bir
dünya dolusu insan.
En çok babama ihtiyaç duyduğumda.
En çok sesini özlediğimde sesi
kayıtlı olan o eski model teybi açıp dinleme ihtiyacı hissettiğim lakin asla
teşebbüs edemediğim.
Dünün yası ile yüklüyüm.
Babamın sahip çıktığı ailesi ve sahip
çıktığı güzelliklere çamur atan insanlardan bezip de kabuğuma çekildiğim yine
hayatımın kalan diğer yarısı.
Sahi, babam renklerden en çok hangisini
severdi ve en çok da hangi evladını.
Yüzleştiğim gerçekler var an’ımda ve
dünümde yine babamla konuşmayı özlediğim belki de hırçın yapısına tezat o
sakinliği de saklı tutarken.
Mevsim gibiyim ve dalgalı.
Babam gibiyim ve de yaralı.
Sadece on yedi yaşında iken öğretmen
çıkıp da memleketi karış karış gezdiği ve ezilmek ne kelime gururla
karşılandığı okul kürsüsü, sınıf kürsüsü.
Sahici mısralar var babamla hemhal ve
onun edebiyatçı kimliğine de en çok ihtiyaç duyduğum şu son yedi sene ta
yazmaya başladığım 2012 senesinden bu güne kadar yüreğimle yazdığım satırlar,
dizeler.
Talihsizlik addedilen lakin Rabbimin
uygun gördüğü onunla vedalaştığım ve onu son kez gördüğüm o ufacık ve ilaç
kokulu hastane odası.
Ah, babacığım, sana söylemek
istediğim o kadar çok şey var ki ve yarım kalan cümlelerinden yeni hikâyeler
yazdığım milyonlarca cümlem.
İç sesime hükmedemiyorum artık ve bir
ömür susmam tembihlenmişken aralıksız yazıyor ve konuşuyorum.
Allah beni affetsin lakin sana çok
kızgınım.
Allah beni affetsin bazen sana rahmet
okumayı unutuyorum.
Ve Allah biliyor ki içim; dünde kalan
acıların da tekrarını yaşamak istemiyorum lakin hayat ve zalim kimi insan bana
öylesine acılar sunuyor ki sessiz de kalamıyorum bazen ve suç unsuru olan
sadece kendimi korumaya çalışmak.
Uzlaşamadığımız çok şey vardı seninle
ve yaşasan biliyorum ki asla uzlaşamayacaktık ama şu da bir gerçek ki sen bize
doğruyu ve yanlışı öğrettin üstelik sen göz göre göre yanlış yaparken
affetmezdin de kolay kolay hani bizleri.
Ya, bizler seni affettik mi ama
öncelikle Rabbim?
Bunu bilemem ve asla da yorum yapamam
hatta günaha girdiğimi bile bile bu soruyu defalarca soruyorum kendime ve
Rabbime.
Gün çok boyutlu, babam.
Acılar da çok devasa.
Tıpkı yüce Yaratanın rahmeti gibi ve
inancımla ayaktayım ben üstelik sensizliğe rağmen ve sevgimle yaşıyorum bazen
yüzüme gözüme bulaştırdığım duygularım ama yüreğimi de bozmadan yaşıyorum.
Acının rengi var mı, baba?
Ya, senin en sevdiğin renk hala bej
mi?
Mutlak bir galibiyet kimine göre
belki de ben çoktan yenildim ama ısrarla yaşamaya ve sevmeye devam ediyorum ve
yeni dostumla çok mutluyum gerçi epey oldu tanışalı onunla ama bana her gün
yeni kapılar açıyor kalemim.
İsterdim okumanı.
İsterdim eleştirmeni.
İsterdim yaşamanı ama sen bizleri
üzmeden ve üzülmeden.
Mekânın cennet olsun babacığım ve
seninle buluşuna değin iyi ve güzel şeyler yapma isteğimden asla
vazgeçmeyeceğim tıpkı umudun eksik olmadığı göğün saklı müridi iken mevsimin de
en yakın tanığı.
Eylül rüzgârlarından sana bir demet
gönderiyorum bir de annemin selamını ve dualarını.