Kilis Vatan Şairleri Buluşması Anı Yazısı
.
Uzun yıllardır şiirlerini severek okuduğum
şair dostum Fikret Oğuztürk Ağabeyimin daveti ile başladı Kilis yolculuğum.
Kilis Belediyesi sponsorluğunda düzenlenen etkinliğin adını duyar duymaz
kalbimi müthiş bir heyecan kaplamıştı. “Vatan Şairleri Buluşması”…
Vatansever duruşuyla nam salmış bir şair
dostumuz olan, Kilis Kent Konseyi Başkanı Fikret Oğuztürk’ün davetini geri
çevirmem düşünülemezdi. Üstelik etkinliğe katılacak şair arkadaşlarımın her biri
de birbirinden değerliydi. 13 Eylül 2019 Cuma - 15 Eylül 2019 Pazar tarihleri
arasında yapılacak olan bu etkinliğe katılmayı seve seve kabul ettim.
Kilis... Serhat şehrimiz… Güleç yüzlü, gönlü
bol, ruhu da havası gibi temiz, misafirperver, yiğit insanların yaşadığı bu
vatan toprağını ziyaret etmekte, gerçek yüzüyle tanımakta ne de geç kalmışım
meğer!
Kilis,
diyelim ve soluklanalım biraz. Öyle sıradan bir vatan parçası değil zira. Her
sokağı ve caddesiyle tarih ve mukaddesat kokan bir ilimiz… Dünyanın en önemli
kapılarından biri ve o kapının altın anahtarı, necip Türk milletinin elinde. Kadim
İpek Yolu bu şehrimizden geçiyor. Hacıların geçiş güzergâhı imiş aynı zamanda.
Asurlular
zamanından beri var olduğu bilinen Kilis, pek çok devletin önemli kentlerinden
biri olma özelliğini taşıyor. Defalarca işgal edilmiş, el değiştirmiş. Şüheda
diyarı da diyebiliriz bu şehrimize.
Halkı
bu tarihî sorumluluğu ziyadesiyle taşıyabilen şuurda, güngörmüş, nezih ve
kültürlü insanlar. Dolu başaklar gibi ağırbaşlı ama sıcak ekmek kadar da cana
yakın, güleç yüzlü ve temiz kalpliler. Son derece yardımsever ve
misafirperverler.
Gezdiğimiz
tarihî mekânların bazılarını paylaşmak istiyorum şimdi sizlerle.
1-Şehrin kuzeyinde bulunan Karataş Tepesi’nin
Demirciler mahallesindeki, türbe, zaviye ve mescitten oluşan kutsal mekâna
geldik. Ashab-ı Kiram’dan Şurahbil
Bin Hasene Hazretlerinin türbesi…
Dimdik
ayakta kalmayı başarmış minaresi, ufak kubbesi ve zaman içerisinde yıpranmış,
beyaz, taş avlusu, düzgün kesme taşlardan yapılmış, türbe, mescit ve diğer ufak
bölümleri ile kıymetine paha biçilemeyen ecdat yadigârımız…
Şurahbil
Hazretleri, Efendimiz (s.a.v.) ile birlikte savaşa katılmış, değerli bir İslâm
komutanı. Habeşistan’a göç ettikten sonra Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından
Mısır’a elçi olarak atanmış. Hazreti Ebu Bekir’in emriyle Şam’ı, Azaz’ı,
Meşhedlik’i ele geçirerek, bugünkü Suriye topraklarını fethetmiş. Taberiyye’yi
barış yoluyla, anlaşarak alan, Ürdün’ü de savaşla fetheden Şurahbil Hazretleri,
639 yılında, bir rivayete göre kolera hastalığından yaşamını yitirmiş. Bir
başka rivayete göreyse savaş meydanında şehit düşmüş. Her iki durumda da
şehittir bu sahabemiz.
2- Şeyh Muhammed Bedevi Türbesi… Kare planlı,
dört kemerli ve üstü sivri kubbeli bu yapı, Kilis’in batısındaki Kalleş Tepesi’nin
güneyindeki yükselti üzerindeydi. Haşmetli, bir o kadar da ulvi bir görünüşü
vardı. Merdivenleri tırmanarak çizgili avlusuna geldik. Çok etkilenmiş ve
kendimi boyut değiştirmiş gibi hissetmiştim türbeye yaklaşınca. Türbedeki yeşil
örtülü, tahta sanduka, Sahabe-i Kiram’dan olan Şeyh Muhammed Arabi ve Rıttal isimlerindeki
ünlü bir sahabeye aitmiş. Savaşta ve barışta hurma dağıtıcılığı görevinde
bulunan bu zatın Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Ebu Ubeyde Bin Cerrah
komutasındaki İslam ordusu ile bu bölgeye geldiği ve burada şehit düştüğü
bilinmekte. Hem şehit hem de sahabe efendilerimizden bir zat. Ruhum iki büklüm oluverdi.
Hakkında bilgi aldıktan ve dualarımızı
ettikten sonra, geniş ufuklu manzarasında Kilis’i ve sınır ötesindeki Suriye
topraklarını seyre koyulduk.
3-
Neşet Efendi Konağı… 1926 yılında yaptırılan bu görkemli konak, adından da
anlaşılacağı gibi, Kilisli Neşet Topaloğlu Efendi’ye ait. Binayı yapan usta ise
Halepli Hacı Ahmet. Bu usta aynı zamanda Kilis Hükümet Konağını da yapmış.
Abuşağa
Caddesi’ndeki, bir bodrum ve iki üst kattan oluşan konakta Kilis’in meşhur
kesme taşları kullanılmış. Zamanın önemli kişileri ağırlanırmış burada. Kültür
Bakanlığı, mirasçılarından 1979 yılında satın alarak kamulaştırmış ve restore
ederek korunmaya almış. Önceleri il halk kütüphanesi olarak kullanılsa da
şimdilerde müze statüsünde bulunuyor.
4-
Hacı Derviş Cami… Büyükküttah Mahallesinde, Cumhuriyet Caddesi’nin köşe
başında, mazlum bir kutsal mekân… 1339 - 1521 yılları arasında inşa edildiği ve
yanında bir medrese de bulunduğu bilinen bu caminin başına gelmeyen kalmamış.
1947'de dönemin hükümeti tarafından satılmış ve uzun yıllar amacının dışında
hizmet vermiş. Camiyi satın alan kişiler tarafından 1974’te minaresinin de
yıkılması ile halk galeyana gelmiş; istenmeyen olaylar yaşanmış. Nihayetinde, Kilisli
bir grup hayırsever tarafından kurulan Hacı Derviş Camii Yaptırma ve Yaşatma
Derneği, camiyi satın almış ve tekrar ibadete açılması için Vakıflar Genel
Müdürlüğü’ne bağışlamış.
5-
Mehmet Paşa Camisi minaresi… Evet, camisi olmayan, tek şerefeli bir minare…
Halk tarafından “öksüz minare” ismi verilmiş. İbrahim Efendi tarafından 1719’da
cami ve medrese olarak yaptırılmış. Zaman içerisinde harap olunca, Halep Valisi
Mehmet Paşa tarafından 1831 yılında yeniden yaptırılmış. 1940 - 1950 yılları
arasında yıkılan, yakılan ve satılan cami ve medreselerin akıbetine uğrayarak yakılmış.
Sadece minaresi kalmış ancak eski arşivlerde caminin fotoğraflarının bulunması
üzerine, aynı plana göre inşa edilmesi düşünülüyormuş.
6-
Çalık Cami… 1682
yılında Hacı Ali Bin Mehmet Ağa (Çalık Hacı Ali) tarafından şehir merkezinde yaptırılan
caminin özgün bölümü, enine dikdörtgen planlı ve mihrap önü kubbeli bir
mekândan ibaret. Üç kemerli son cemaat bölümü de var. İki kapısı olan avlusunda
minare, taş bilezikli bir kuyu ve Çalık Ağa ve eşine ait mezarlar bulunmakta.
Batı cephesindeki taç kapı üzerinde Mevlevi sikkesi şeklindeki bir kitabe yer
alıyor.
2018
yılının ocak ayında, Zeytin Dalı Harekâtı sırasında roketli saldırıya maruz kalmış.
Kubbesinin tam ortasına PKK tarafından atılan bir roketle, akşam namazını
kılmakta olan biri Türk, biri Suriyeli olmak üzere iki kişi hayatını kaybetmiş.
Altı vatandaşımız ise yaralanmış. Tarihi caminin restorasyon çalışmaları yapılmış
ve kubbe yeniden inşa edilmiş.
O kadar çok yer gezdik ki bu kısa zaman içerisinde,
hepsini anlatmam uzun sürecek. Asırlık ağaçları, İpek Yolu, eski taş duvarlı
yapıların bulunduğu dar sokaklarındaki, zamana meydan okuyan cumbalı evleri, saç
işlemeli kapıları, altından geçerken sadece bedeni değil, ruhu da serinleten,
yuvarlak kemerli kabaltılar, bedesten ve çarşıları, baharatçı dükkânları… Hepsi
tarihî birer miras… Hayran kalmamak ve saygı duymamak mümkün değil.
Fikret Oğuztürk Ağabeyim, sağ olsun, bizi sık
sık en seçme mekânlara götürüp Kilis mutfağının leziz yemeklerini yedirdi,
içirdi. Karnımız patlayıncaya kadar yememize rağmen, yeni sunulan lezzetlere hayır
diyemiyorduk bizler de. Gezmekten çok yemekten yorulduk diyebilirim etkinlik
boyunca. Grubumuzda müthiş bir uyum vardı ve neşe dolu muhabbetlerimizin de
tadına doyulmuyordu.
Cumartesi akşamı saat 20:00’da Cumhuriyet
Meydanı’nda şiir etkinliğimizin olacağı, çeşitli yerlere asılan dev afişlerle
halka duyurulmuştu. Alana etkinlik başlamasına yarım saat kala gittiğimizde,
bütün sandalyelerin dolu olduğunu ve ayakta izlemeye gelenlerin de epey
kalabalık teşkil ettiğini görünce mutlu olduk. Dev bir sahne kurulmuştu tam
karşıya. Işıklandırma ve ses düzeni ayarlanmıştı. Bize ayrılan ön sıradaki
yerlerimize oturduk tatlı bir heyecan içerisinde. Kilis’in değerli idarecileri
ve çeşitli makamlardaki yöneticileri ve müdürleri de bizleri yalnız bırakmamış,
programı izlemeye gelmişlerdi.
Az sonra, sunucumuz, açılış konuşması yapması
için, sahneye Fikret Oğuztürk’ü davet etti. Birincisi yapılan etkinlik hakkında
kısa bir bilgi verdikten sonra, bu tür etkinliklerin Kilis için ne kadar önemli
olduğundan bahsetti. Çok haklıydı. Edebiyat ve sanat, dünya çapındaki kültür
alışverişinde ve kentlerin tanıtılmasında, güzelliklerinin bilinmesinde çok
önemli bir misyona sahiptir. Bizler de bu vesile ile buradaydık sonuçta ve
bilgi dağarcığımıza, gönül ve fikir dünyamıza zenginlik katıyorduk.
Fikret Oğuztürk, sahneden alkışlar arasında
inmeden önce neşeli bir başlangıç yapılması amacıyla Fatma Arıkan – Çınar
Arıkan çiftini davet etti. Şairlerimiz, harika bir karı koca atışması kaleme
almıştı ve her kıtasında bizleri kahkahaya boğdular.
Sıra vatan şiirleri okumaya gelmişti. İstanbul,
Ankara, İzmir, Sakarya, Adana, Çorum, Yozgat, Gaziantep gibi illerden, yurdun
dört bir yanından gelen ve Kilis’te yaşayan şairler, isim sıralamasına göre sahneye
çağrıldı.
Ahmet
Akkoyun (Makberi), Çınar Arıkan, Fatma Arıkan, Ferhat Öztürk, Fikret Oğuztürk, Gülay
Oğuztürk, Havva Köseoğlu, Halit Yıldırım, Hatice Naime Karadağ, Hülya Özcan
Çapar, Gazi Hüseyin Kılbaş, İlhami Erdoğan (Ozan İLO), Kadir Turan, Ozan Muradi
(Murat Danlı), Mustafa Doğan, Mustafa Kurt, Mücella Pakdemir, Nuh Comba, Şerife
Apaydın, Şerife Köksal Badısaba, Temel Ata, Üzeyir Güleç, Yıldırım Öğretmen
Katrancı.
Vatan
konulu hamaset şiirlerimizi coşkuyla seslendirdik ve halk tarafından aynı
coşkuyla alkışlandık. Ozan arkadaşlarımız sazlarıyla ve sözleriyle geceye
unutulmaz renk kattılar. Halka açık etkinliklerin şairlerin duygu dünyasına
yaptığı olumlu etkisini anlatmaya bilmem gerek var mı? Biz şairler, sözün özü
olan şiiri topluma sevdirmeyi arzu eder, duygu ve düşüncelerimizi onlarla
paylaşmayı isteriz. Bunun en güzel yolu da işte bu tür etkinliklerdir. Bizi
kutlamak için yanımıza gelen insanların sıcak, samimi davranışlarıyla göstermiş
oldukları ilgiye paha biçemem doğrusu. Edebiyata katkı yönünde elini taşın
altına koyan herkesten Allah razı olsun.
Etkinlik
sonrası döndüğümüz Olea Otel’in lobisinde saz çalıp, türküler söyledik, tatlı
ve neşeli muhabbet ettik aramızda. Kitaplarımızı imzalayıp birbirimize verdik.
Orman Müdürümüz İsmet Gümüş Bey, imzalı kitaplarımı alabilmek için otele
uğramıştı. Ne kadar mutlu oldum, anlatamam.
Ertesi
gün erkenden yola koyulan arkadaşlarımızı helalleşerek yolcu ettikten ve değerli
Ağabeyimiz Fikret Oğuztürk ve sevgili eşi Gülay Oğuztürk ile teşekkür edip vedalaştıktan
sonra sıra alışverişe gelmişti. Havva Köseoğlu, Şerife Apaydın, Şerife Köksal,
Temel Ata ve ben Gözümüze kestirdiğimiz bir baharatçı dükkânını adeta talan
ettik. Ardından Mehmet Şakir Kılıç Bey’in arabasına doluşup yeniden Kilis’i
gezip tozmaya başladık. 239 yıllık çınarın altında, Atilla Usta’nın kendi
eliyle yaptığı eşsiz lezzetteki Türk kahvesini içerek muhabbet etmemizin,
hediyelik eşya satan yerlere girip, çıkmamızın, tarihî sokaklarda
gördüklerimizi beynimize kazırcasına hayran hayran dolaşmamızın, tekrar tekrar
Kilis lezzetlerini tatmamızın, yeni insanlarla tanışıp sohbet etmemizin zevkini
nasıl anlatabilirim? Çocuklaşıp, yoldaki bir traktörün üstünde, yollara
oturarak, yalancıktan el falına bakar gibi yaparak poz bile verdik kameralara. Temel
Ata’nın anlattığı fıkralara güldük bol bol. Birbirimize şakalar yaptık,
takıldık, eğlendik. Her anımız dolu dolu geçti.
Akşam
olmuş, uçağa binme saatimiz gelip çatmıştı ne yazık ki. Otele dönüş yaparak,
sabahtan kapatıp lobiye indirdiğimiz bavullarımızı aldık ve Gaziantep’e doğru
yola koyulduk. Kilis Belediyesi Sosyal İşler Sorumlusu Mehmet Şakir KILIÇ
uçaklarımıza binene kadar bizden ilgisini esirgememişti yine sağ olsun. Böyle şahsiyetlerle
tanışıp gönüllerini kazanmak hazinelere sahip olmaktan daha değerlidir.
Bizlere, bu unutulmaz, örnek alınması gereken
etkinliğe katılma imkânı sağlayan, misafirperverlikte elinden geleni ardına
koymayan, her türlü fedakârlığı yapan, kadim dostum, kıymetli ağabeyim, Kilis
Kent Konseyi Başkanı, şair, yazar Fikret OĞUZTÜRK'e,
Yazar ve şair olan eşi, gülüşü güllerden
güzel, yüreği pırlanta, sevgili Gülay OĞUZTÜRK Hanımefendiye,
Etkinliğin sponsorluğunu üstlenen, başarılı
geçmesi için desteklerini esirgemeyen ve Abidinağa Konağı’ndaki akşam yemeğine
gelerek aramızda bulunan, hepimizle tek tek tanışarak ilgi gösteren, Kilis Belediye
Başkanı Sayın Mehmet Abdi BULUT Beyefendiye,
Belediye Meclis üyesi Hamza TÜRK Beyefendiye,
40yıllık dost muhabbetiyle bizleri karşılayıp
uğurlayan, etkinlik boyunca da yakından ilgilenen, Kilis Belediyesi Sosyal
İşler Sorumlusu Mehmet Şakir KILIÇ Beyefendiye,
Kilis BBP İl Başkanı Seydo YILDIRIM
Beyefendiye,
Kilis Orman Müdürü İsmet GÜMÜŞ Beyefendiye ve
kıymetli eşine,
Kilis Belediyesi Zabıta Amiri Abdurrahman DADALOĞLU
Beyefendiye,
Kilis Meteoroloji Müdürü Mustafa KURT
Beyefendiye
Şehir
gezisinde gönüllü rehberlik yaparak gittiğimiz yerler hakkında bilgi edinmemizi
sağlayan, ayrıca iki şiirimi o gür, davudi sesiyle yorumlayarak beni çok mutlu
eden, Şırnak gazisi binbaşımız, güzel
insan, şair Hüseyin KILBAŞ Beyefendiye,
Etkinliğin sunuculuğunu üstlenen Burcu GÜLOCAK Hanımefendiye
ve fon müziklerimizi çalan beyefendiye,
En güzel pozlarımızı yakalamak için ter döken
fotoğrafçı beyefendiye,
Bu organizasyonda emeği geçen herkese,
Benimle birlikte etkinliğe katılan, her biri
diğerinden değerli kalem erbabı olan, şair ve ozan dostlarıma,
Rahat
etmemiz için çırpınan OLEA OTEL kadrosuna,
Dünyanın en büyük katmer rekortmeni olarak
Guinness’e adını yazdıran, közde dondurmanın mucidi, baklavacı Yılmaz AYOĞLU
Ustaya,
239 yıllık bir çınarın altında kahve içerek muhabbet
etmenin zevkini yaşamamıza vesile olan Çınaraltı Çay Evi’nin sahibi Atilla Ustaya,
Kilis mutfağının birbirinden lezzetli
yemekleriyle bizleri ağırlayan, Söğütlüdere Göl Restaurant, Abidinağa Konağı, Hulk
Dede Havuz Başı Kebap, Dürüm ve Cafe’nin yöneticilerine ve ekibine,
Resul Osman Dağı’nda, nefis manzara eşliğinde,
şark köşelerinde konakladığımız Dağ Restaurant Cafe’ye,
Ve tabii ki asil, misafirperver, şiir sever
Kilis halkına sonsuz hürmet ve teşekkürlerimle…
Gönlümüzde müstesna bir yer edinen Kilislilerle
üç gün bir arada güzellikleri paylaşmaktan dolayı onur duyduk, mutlu olduk. Her
saniyesi ömre bedel bir etkinlikti. Gurur vericiydi.
Birincisi yapıldığı hâlde kusursuzluğuyla,
başarısıyla, saygı ve sevgi atmosferiyle devleşen bu etkinliğin, tüm edebiyat
dünyası tarafından örnek alınması gerektiğine inanıyorum.
İnşallah yeniden birlikte olmak umudu ile
sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Mücella Pakdemir
(
Kilis Vatan Şairleri Buluşması Anı Yazısı başlıklı yazı
Mücella Pakdemir tarafından
18.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.