Geçen akşam a haberde katıldığım "Memleket Meselesi" programında Suriye'de güvenlik koridoru ve özellikle de TSK'nin harekata başlamasının merak konusu olduğu ve halkımız tarafından dikkatle takip edildiğini müşahede edince ve programda söylemek istediklerimin tamamını ifade edemeyince yazmak vacip oldu.
Önce Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin resmi web sitesinden bir alıntı yapalım: "TÜRKİYE’NİN, İNSANİ BİR MESELE OLARAK ELE ALDIĞI
SURİYELİ SIĞINMACILARIN EVLERİNE BİR AN ÖNCE DÖNMELERİNİ SAĞLAYACAK GÜVENLİ
BÖLGE PROJESİNİN HAYATA GEÇİRİLMESİNE İLİŞKİN SAMİMİ GAYRETLERİNİ DAHA İLERİ
ADIMLARLA GÜÇLENDİRECEĞİ BELİRTİLMİŞ; MİLLÎ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI İÇİN
GEREKEN İRADEYİ ORTAYA KOYMAKTA TEREDDÜT ETMEYECEĞİ İFADE EDİLMİŞTİR."
Milli Güvenlik Kurulunun
ne anlama geldiğini ve burada alınan kararların öneminin ne olduğunu yazmama
gerek olduğunu sanmıyorum. Devletin Güvenlik ile alakalı en üst resmi kurulunda
alınmış olan bu kararın, özellikle: "Milli Güvenliğin sağlanması için
gereken irade ortaya koymakta tereddüt etmeyeceğini ifade etmesi" elbette
hiç kimse tarafından basit bir ifade olarak değerlendirilemez.
Bu karar bir hikaye değil,
bu belge de edebi bir metin değil!
Bu karardan bir gün sonra,
TBMM'nin yeni yasama yılına başlaması münasebetiyle yaptığı açılış
konuşmasında, Cumhurbaşkanımızın aynı konuda söylediği sözler nelerdir, bir de
onlara bakalım.
Cumhurbaşkanlığı Resmi Web
sitesinden konu ile ilgili cümleleri aynen alıyorum: "Türkiye’nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Geldiğimiz
noktada, kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır. Münbiç
dâhil, Fırat’tan Irak sınırına kadar oluşturacağımız 30 kilometre
derinliğindeki güvenli bölgede bir milyonu yeni yerleşim yerlerinde, bir
milyonu mevcut yerlerde olmak üzere, iki milyon kişiyi iskân etmeyi
planlıyoruz."
Milli Güvenlik Kurulu
kararının hemen ertesi günü devletin en yetkili kişisi diyor ki: "Türkiye'nin artık bu konuda kaybedecek
tek günü dahi yoktur".
Bunlara ilave olarak
Cumhurbaşkanımızın ağzından çıkan şu cümleyi hepimiz duymuşuzdur: "Bir gece ansızın gelebiliriz!"
Nitekim daha önceki
harekatlarımızda, bir gece ansızın nasıl geldiğimizi hem dosta, hem düşmana gösterdik.
Bu nedenle ben de akşam
programda: "Bu gece dahil olmak
üzere, her an, her gün harekat başlayabilir" demiştim. Evet aynı
düşüncelerimi muhafaza ediyorum, artık her an harekat başlayabilir ve başlamalıdır
da!
Hepimiz biliyoruz ki; ABD'nin
politikası bizi oyalamaktan başka bir şey değil. Bir taraftan da bölgeye
sürekli yığınak yaparak, daha tahkim hale getirmeye çalıştığını gözlemliyoruz.
Üzüldüğüm konu ise; böyle
milli meselelerde ülkemizde hep birlikte, tek yumruk olamayışımızdır. Yurt
dışında, ülkemizin dış politikalarını kendi menfaatlerine aykırı bulan yabancı
devletler, aleyhte propaganda ve siyasetlerini sürdürüyorlar, bu çok normal,
ancak bizim ana muhalefet partimizin bu tür milli meselelerde kendi devleti
yanında yer almayıp, yabancı muhalefet ile birlikte görünmesi çok acı. Akşam
programda bu konu da detaylı olarak konuşuldu. Terör örgütü destekçileri ile
birlikte yapılan panel ve görüşmelerin hiç bir şekilde tevili mümkün olamaz. Muhalefet
partileri Mecliste her türlü muhalefetini yapmalı, ülkemiz için yararlı ve
zararlı hareket tarzlarını detaylı olarak iktidar ile tartışıp değerlendirerek,
harekat safhasına geçildiği andan itibaren, Milli duruş gösterebilmelidir. Ümit
ediyorum ki bu yanlış duruşlarını bir an önce düzelterek, tek vücut olup,
Silahlı Kuvvetlerimizin harekatında Milletçe dualarımızla ve manevi desteğimizle
bir zafere daha imza atarız.
Akşam programda iken bana
mesaj atıp, harekata katılarak, şehit olmak isteyen emekli asker arkadaşlarımın
varlığı da bilinmelidir.
Rabbim yar ve yardımcımız
olsun. (Amin)