Duvağı yok ki duyguların, bir su
küresine hapsedilmiş yalnızlığın da ucu bucağı yok bir de gözlerinde yanılgı
Tanrının…
Her haşmetli heceyi baş tacı yaptığım
Sevdalı bulutlar münazarası unutulmuş
da bir günce
Sözcüklerin iğfali
Oysaki hepsi saklıydı yüreğimin
cinnetinde.
Kaybolan yas’ın muadili hangi yasa?
Hangi yasa düşen imgelerin gözünden?
Balçığı mı nefretin yoksa?
Kindar yetişen nefsin de idamesi
Satır aralığına gizlenen yalnızlık…
Elbette ihbar ettim yasımı
Yankısı duyulmayan bir şiirle de azat
ettim
Ömrün sefası da değildi cürüm
bellenen
Cefasına yenik düştüm bir kez düzenin
Haznesinde saklı kürediğim beyitler.
Sunumu ömrün:
Ne bir temenni ne de teselli
Ayrık otu dünün
Sevdayı budadığım bir hoş görü
Elbette yenik ve ezilmiş de değil
cümlelerin hiç biri
Soytarı ve hoyrat bir kıble kimine
göre
İçime yağan her hecede saklı
maruzatım
Ölümü mimlediğim o saltanat
Kayıp dünyalar silsilesi
Bir hörgüçte mi saklı yoksa hayatın
özeti?
Hani yola koyulduğun;
Hani dokuz köyden kovulduğun…
Kozası yandı matemin madem
Düşlere çengel atan hangi kanca?
Hangi safsata yenik düşülen?
Hangi ayraç?
Hangi, hangi özneyim ben?
Özlemle kucakladığım yeni günde
Saklı bildiğim o ihanet
Tesellisi aşkın bir kaşık suda ölmeyi
şerh düştüğüm
Vuku bulan sancılı bir evre
Kanatlarında ölüm meleğinin
Kayıp da düşen bir yıldızdan bile
alacaklı…
Sefasını sürdüğüm her özlem
Mihenk taşına dönüştüğüm
Belki de hicvi yetim imlerin:
Sarkacın hengâmesi
Yumuk gözlerinde şiirin
Gözlerimi alamadığım o pırıltı;
İzafi olsa da mutluluğun tarifi
Ben bir şiirde kazılıyım
Öykündüğüm hangi minvalse
Gidip de göremediğim
Huzurun da alfabesi kaybolduğuma
binaen
Sür git hezeyanda dona kalan
yüreğimle
Ait olmadığım bir özgürlüğe baş
koyduğum
Bir sevdalı manzumeden ibaret madem
dünyam…
Bir ömür ıslıklandığım mı yalan?
Yalandan uzak gönülsüz bir
yorgunlukta
Tek tutsak:
Mil çektiğim her şiirde
Yaftalanan bir sevdanın da uzamı
Serpildiğim gönül gözü
Yalansız seyrinde minnet etmediğim
Bir d/okunuş
Yalın ayak koştuğum rüyalardan firar
eden
Bir gülüş kadar sıra dışı.