Ölüm…
Bir dilemma adeta
Sürüngen yalnızlığın ilahı
Düşen g/özden ve közden
Satırlara yığılı acılar
Sünepe gölgelerde saklı gizi de
tetikleyen
Bir küspe
Zamana muhalif bir hatıra
Gönülsüz yaşadığım mı tek gerçek?
Latife yapsam keşke azizim:
Sınandığım bariz
Akil bir yönerge
Akılsız başın da tevekkül yüklü
özlemi
Bir başkaldırı değil asla
Üstelik istediğim ne ki?
Ne hatırı sayılır bir gölge;
Ne savruk bir dizede saklıyım ben:
Şerh düştüğüm şu bitimsiz lanet
İzafi yönerge
Aşkın dahi sallandırıldığı
Öznesi hüzün olsan bir güfte
Bağışıklık kazanılası ne çok acı
Sirayet eden şiire
Kimselerin görmediği çağlayan gözyaşı.
Muaf tutulduğum ne ki?
Üstelik söylediğim bununla mı
sınırlı?
Kuvözünde ömrün
Baş aşağı edildiğim bir izbe
Şimdi nemi ile namı da karıştırmasın
hani kimi fani.
Barışık olduğum sadece Rabbim
Uzaklaştığım da kendimden asla değil
bir riya
Rüküş bir cümle az evvel atıfta
bulundukları
Oysaki yolumu filan da kaybettim ben:
Sadece kendime dönük yüzümde
Hizaya gelmesi gereken hazin bir
beste
İçimdeki minval.
İhanet ettiğim düş gücüm
Ve dış mihraklar
Oysaki bilmezler içimdeki gizli
düşmanı:
Şahit olan sadece Tanrı bir de sefil
elem
Yüklendikçe kalem
Metazori bir iklim de değil oysa
Sayfiyesinde yüreğin
İhanet edilesi sadece rotam.
Tutanaklara da geçsinler adımı
Gülmediğimi de söylemeyin sakın
anneme
Ve bir de şair olmadığımı bilsin
Titrediği o ilk günden beri üzerime
Biliyorum ki üstümü örtecek olan bir
şahika
Kanatlarında asılı kaldığım kadar
Sessizliğe biat olsa keşke
Diri diri gömüldüğüm o mezar.