Kazanım addedilen seyrelmiş ışıkları göğün mıntıkasında saklı hali hazırda bazen görüntü ihlali bazense örüntünün dokusunda ikircikli sözcükler elbette yaş tahtaya basıp azığa almak ömrü sürüden ayrılan bir hayvanın da başına gelenler ne de olsa sosyal doku ve birliktelik içimizde kıyama duran.

 

Ötenazi yapmakla da eş değer ömrü hele ki patavatsız bir sözcüğe denk düşüp peşi sıra da sıfatlar eklenmişken.

 

Elimi çabuk tutmak adına peyderpey d/okuduğum süt liman hikâyeler kenetlenmiş duygularla ve soyut bir rahle bir içimlik sözcükler paye vermezken bir sıkımlık canı ile ölü günün gözden düşen yaşa eşlik eden yeni bir ölü oysaki az evvel hevesi kursağında kalmış şekilde ihbar etmişti beni ve kaybolmuştu da gözden.

 

Sazım yok işte.

 

Azım da yok.

 

Azımsanan cürmü ömrün ve kayıtsız insan izleklerinden başımı kaldıramadığım ama epeyce de aldırdığım ve kilimsiz bir yeryüzünde aslında iklimsiz bir gökyüzü ve mavi turnam az evvel havale geçirdi.

 

Sırlardan dokunmuş.

 

Serlerden örülmüş.

 

Surlara serilmiş.

 

Bir manifesto ve bir kayra aslında bağnaz bir gölge iken güdümlü yanlışlar illa ki Allah aşığı yüreğimin gizinde ölü beyitler; serenadı olmayan mevsimin de kayıp notaları uçuşurken perdeme konan bir kelebek ve geriden saymaya başladığım: bakalım bu sefil kelebek günü bitirip de hala yaşamaya kadir mi?

 

Salya sümük doğa.

 

Vebalı kemirgenler belki ezkaza ihanete uğrayıp de hörgücünde hatıralarla dolasan devenin en büyük handikabı çölden firar etmek iken.

 

Edilgen yasalar.

 

Etken taziyeler.

 

Sefil insan ahkâm kesen gök kuşağı ve işte saydam bir yüreğin başına gelenler.

 

İpliği pazara çıkan bir ihanet seferberlik ilan edip de seyrüseferinde ölümün reşit bir acıyı tepeye taşıyan.

 

Mafya usulü yargılandığım ve top tüfek kuşandığım.

 

Tapınak mahsulü duygular ve reşit imlerle tevekkül yüklenmiş mavi bulutlar sere serpe hüznü kayıtsız kılarken meşru bir müdafaa sistematik bir dokuda hazır ol’da duyguların da ihbar ettiği gerçekler ve müdavimi soytarı simgeler aslı astarı olmayan söylemler baş aşağı edecekken rüzgârı ve rüzgarın estiği ile kaldığı.

 

Gitmekse gidermek acıları.

 

Yitmekse güvenmek dostlara.

 

Susmak ise kalemin kıvrandığı yatak döşek hikâyelere de aldırış etmeden teşrif etmişken hüzün ve muadili hayaletler.

 

Eti senin kemiği benim misali.

 

Sözcükler sizin olsun duygular da benim hem kalemin teşrifi ile röntgenini çekmedik mi benliğin?

 

Kaleler yıkılmadan hala yaşamaksa payımıza düşen en azından tok gözlü bir hıçkırık ile düşelim yollara. Varsın gözden de düşelim en azından düşünüp taşınalım nasıl ihya edeceğiz yürekleri, diye.

 

Miadı dolmadan hazanın ve kış yüzünü göstermeden toplayalım hasadı ve sonlandıralım nifakı.

 

Görücü imgeler tahayyül dahi edemezken içimizdeki izdihamı ve gün doğmadan doğacak ümidi de satırlara taşıyalım ve aşalım tüm bentleri.

 

Bir sözcükten üreyen temenni.

 

Temenni yüklü sandalımız su almadan boğalım karanlığı ve meyledelim ışığa hani olur da…

 

 


( Allah Aşığı Yüreğim... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 27.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu