Sevgili, diye başlayabileceğim bir
mektup değil zira sevgilim olmaya layık bir güneş ışığına henüz rast gelmedim
ve sonsuzluğun ufkundan ölüm denen mefhuma yazdığım bir mektup bu.
Varlığıma binaen bir sözcük de
uyarlayamıyorum çünkü var olduğum şüphe götürür tıpkı senin varlığının da
şaibeli bir yoksunluk olduğuna kanaat getirip yokluğunla terbiye olmama vesile
binlerce sebep varken…
Düş gücüme ihanet edemiyorum çünkü
gerçekleri görmezden geldim bir ömür tıpkı gerçeklerin ve gerçek insanların
beni görmezden geldiği gibi ve de yaşadığım yüzyıl… ait olmadığım bir asır
belki de asırlarca yaşta olduğuma binaen ben hala kendimi on sekiz yaşında
hissederken…
Hastalıklı varlığını seviyorum çünkü
hasta zihninde yaptığım yolculukla ben yüreğime kürek kürek toprak attım üstüne
üstük üstümdeki ölü toprağına süpürmeye yeltenmeden yeni varlıklar inşa ettim
ve de sevebileceğim insanların arayışında, sen, Kafka ve ben Milena olmaktan da
büyük haz duyduğum.
Hangi ç/ağın aşkıysa bu yine de aşka
inanmayanlara inat aşka âşık varlığımla yeni baştan yaratmaya karar verdim
kendimi ve hiç olmadığım kadar mutsuz olduğum o anda ansızın sihirli peri
tozları yerleşti: gerek yüreğimde kıvılcımlara sebebiyet veren gerekse
gözlerimdeki pırıltının daha da güçlendiği.
Evet, sevgili Kafka-gördüğün gibi
sözümü tutamadım ve sana sevgili diye başlayan bir cümle armağan
ediyorum-mukozamdaki zamkla yapıştım ben kalemime ve ihanet edeceğim son
rauntta kendime yeniden şarkılar söylüyorum gecenin çeperinde bir yanılgı olsam
da insanların gözünde hala da saklı tutabiliyorum neşemi.
Ailemden yoksunum, sevgili yazarım
çünkü aile denen mefhumun çerçevesinde ben fazlaca ait değilim hiçbir sosyal
gruba yine de beni sevdiklerini söyleyenler insanlara inanmayı görev bilip
kendimle dalga geçebiliyorum da.
İnternetin kaç hızında olduğunu
bilmiyorum çünkü evrendeki en hızlı akımın yürek ritmi olduğunu biliyorum ve
insanlar anıyorlar ki; ben zavallı ve çaresiz bir insanım bu vesile ile benden
daha çok nefret edenlere aldırış etmeden o nefret odaklarına sevgimi ve iman
gücümü transfer edebiliyorum.
Hangi dinden olduğun ve benim dinimin
ve de değerlerimin sorgulandığı.
Yapmadığın yolculuklara çıkıyorum,
sefil Kafka ve arkamda bırakacağım binlerce sayfa yazı ve şiir var ki ne yazar
olduğumu iddia ediyorum ne de bu asra uyumlu bir insan olduğumu.
Cezvemdeki telveyi dudaklarımın
üstüne sürüp ne zamanki erkek taklidi yapsam… bil ki herkes gülerdi bir
zamanlar ve o zamanlar bu kadar mahzun ve yalnız değildim üstelik kimliğimde
öğrenci yazıyordu sonra mesleğimi nihayetlendirip yeniden öğrenci kimliği
edindim lakin yaş sınırına takılıp paso denen kimliği bana sunmadı yetkililer
lakin ben eski tarihli pasomla fazlasıyla yolculuk yaptım.
Eğer ki sen ciğerlerinden mustarip
isen ben de beynimdeki nöronlardan şüphe duyuyorum yine de üniversite yapılan o
kapsamlı testte üstün zekâlı olduğumu kanaat getirdi profesörler ki ben o güne
kadar kendimi hep geri zekâlı bellemiştim.
Disiplin mağduruyum, sevgili Kafka ve
bu yüzden seninle görüşme imkânım olmadı ve olmayacak da çünkü kendime
uyguladığım baskı her şeyin üzerinde işin ilginci artık sana da güven
duymuyorum hatta sevgi bile lakin beni sevdiğini söyleyenlere insanlara
gülümsüyorum ve benden nefret edenlere daha çok bağlanıyorum çünkü sevmekten
aciz insanlar topluluğu sayesinde kendimle uzlaşı sağlıyorum.
Kaç fırın kelime yutacaksa şu sefil kâğıt
parçası…
Ve ben kaç kere daha kendime duyduğum
inancı kaybedeceksem…
Bazense Tanrıyı bile sorguladığım
sonra gözyaşları içerisinde huzuruna çıkıp O’ndan af dilediğim.
Somut ne söyleyebilirim ki ve senin
gibi ben de boşluğa yazıyorum ve d/okunulmazlığım ile insanlardan hala neyi
bekliyorsam kendime rest çektiğim her mutluluğu da yazarken yaşıyorum.
Varlığım bu kadar mı ürkütücü?
Varlığım bu kadar mı çaresiz?
Ve ben artezyen kuyularında sondaj
çalışması yaparken kendime rast geldiğim ve de yerden fışkıran kelimeler.
Ayyuka çıkan ne çok şey ne de olsa
Kafka’nın yegâne sırrıyım ya benim sırlarım? İnsanlar da sanmasın hani tüm
sırlarımı ifşa ettiğimi ve ben boyutsuzluğumu kürediğim kadar sırlarımı da
kimseye ilan etmedim.
Sevgi denen çukurda ölmeyi diliyorum
ve boşluğa yazdığım ve konuştuğum her satır için de Allah’tan özür diliyorum ne
de olsa yazarken ve düşünürken harcadığım zamanla kim bilir kaç yüz kere hatim
indirmiştim ve de kılmadığım binlerce kaza namazı.
Dinimi asla sorgulama, Kafka.
Ve bil ki seni sorgulamak değil
amacım bilakis bir ömür insanlar beni sorgulamışken önünü alamadığım bir dürtü
ve de refleks elbette yazarak ihya olduğum ve cümlelerimin çamurlandığı ve
derken Rabbime akıttığım gözyaşlarımla o sayfaları yeniden temizlediğim ve
Rabbime koştuğum.
Haşa, elbette İslam’ın beş şartından
biri değil yazma refleksi lakin şartlarına ve farzlarına ışık tutan doğal bir
ritim.
Yittiğimi sananlar en çok da ben.
Yitirdiklerime filan da asla gözyaşı
dökmüyorum çünkü nihayetinde ben kendimi kazandım ve Rabbime dönük yüzümde
sanmasınlar da laf olsun diye yazıp da inancımla bir yere varamayacağımı.
Kâğıdı hep sevdim.
Hep de yırtmayı sevdim hele ki bir
şeyler karalayıp yırtarken çıkan sesten hep de haz duydum lakin para denen kâğıdı
asla sevemedim ve en çılgın zamanlarında parayı yırttığım da oldu akabinde
yapıştırdığım.
Vatan haini ilan edildim günler evvel
çünkü inancımla ayakta olduğumu gördüklerinde beni aklı evvel bir hain
sandılar.
Kolay değil hani iftira atmak bir de
aklı olmayanlar o iftiraya inanıp da defalarca cephe aldığında…
Vatanımı herkes kadar belki de
herkesten çok seviyorum ve kız başımı topa da tutarım tüm evreni hele ki mevzu
bahis inanç ve vatansa.
İnanmamak gibi bir seçimleri olan
zavallılar ve onlara acıdığım kadar onlar da bana acıyorlar:
Neymiş efendim, yazarak kendimi
harcıyormuşum…
İlan edilen ne bir yasa ne de KHK
fakat Allah’a şirk koşanlardan her şey beklenir o yüzden inancına sıkı sıkı
sarılan insanları daha çok seviyorum.
Rüştümü ispatladım ya da ispatlamadım
ve ben neyin peşinde isem…
Sevgili Kafka, ya, sen neyin
peşindesin ve benden farkın ne yoksa şöyle mi demeliydim? Benim senden ne
farkım var?
Sanmasınlar da hani; yazdıklarım
sadece şiirden ve denemeden ibaret ben sadece yazma hevesimle zamanımı en iyi
şekilde değerlendirip edebiyat adına iyi bir şeyler yapmak istiyorum ve daha da
yapacağım ve yazacağım çok şey var bir de okuyacağım.
Ve de seveceğim insanlar var sırada
bekleyen.
Ve sırada bekleyen düşmanlar var benden
daha çok nefret etmek adına.
Kindar olan bir güruh bir de Allah’ı
yok sayıp insanın inancı ile dalga geçenler ve bunu bir gövde gösterisi yapan
kısaca sevgili Kafka, sen şanslı bir insansın ve de sevgi dolu yoksa
dönüşümdeki o sefil böcek kadar yalnız mısın belki de benim yalnız olduğuma
emin olanlar…
En çok içindeki bitimsiz aşk ve de
yazma ihtiyacına saygı duyup seninle sözleşmek adına düştüm ben yola ve de bil
ki kıskandığım tek insan ve de yazarsın hem sen dememiş miydin: ‘’Ben
edebiyattan ibaretim.’’
Yüreğimle katılıyorum ve bil ki bu
aforizmana sahip çıkıyorum elbette bir eklenti ile:
‘’Ben edebiyattan ve umuttan ve de
sevgiden ibaretim.’’
Sevgiyi şiar edinen ve başkalarının
yerine de sevebilen.
Bu da yetmedi mi…
Benden haz etmeyenleri umursamayıp
kendimi onlar yerine de sevebilirken ki bir ömür kendimi hep de sevdiğim sanıp
yanılmışken anladım ki kendime aslında fazlasıyla uzakmışım.
Neden yazdığımı sanıyorsun ki
haricinde ve ek olarak binlerce sebep.
Şanslısın dediğim gibi belki de an
itibari ile senle baş başa olmalıydık ki sen o sıkıcı iş hayatından bahsederdin
ve ben de işlerden neden istifa edip de edebiyata âşık olduğumu sana bir bir
izah ederdim.
Daha çok şey var söyleyecek ve o güne
kadar rahatça uyu kaleminle serildiğin boş sayfada ihmal etme beni anmayı çünkü
ben seni yazmaya başladığım ilk günden beri anıyor ve de saygı duyuyorum.