İTALYA’NIN LİBYA’DA, YUNANİSTAN’IN
İZMİR’DE NE İŞİ VARDI?
1911 de Avrupa’nın büyük devletleri olan İngiltere, Fransa ve Almanya’nın
desteğini alan İtalya 28 Eylül 1911 de Osmanlı Devletine sert bir ültimatom
göndererek bir Osmanlı toprağı olan Trablusgarp’ı ( Libya ) resmen istedi. Bu
ültimatomda Osmanlı askerinin 24 saat içinde Trablusgarp’tan çekilmesi
isteniyordu.
İyi de Osmanlı Devleti niçin kendisine ait olan bir toprak parçasından askerini
çekmeliydi ki? Yani İtalya’nın gerekçeleri nelerdi?
İtalya’nın gerekçeleri şunlardı:
1- Trablusgarp eski bir Roma Eyaleti idi ( Kartaca ) İtalya da Roma’nın
devamıydı. Dolayısıyla Trablusgarp, tarihsel bağlarla İtalya’ya bağlıydı
2- Osmanlı Devleti Trablusgarp’ı uygarlık bakımından geri bırakıyordu. Oysa bu
toprakları İtalya’ya verirse İtalya kültür ve medeniyet getirecekti.
3- Osmanlı Devleti, başta İtalyan uyruklular olmak üzere bu topraklarda yaşayan
yabancılara çok kötü davranıyordu.
Evet, şaka gibi ama gerçek.
Avrupa’nın büyük devletleri bu gerekçeleri haklı bulmuşlar ve İtalya’ya ‘’
Yürü, meydan senin’’ Demişlerdi.
Devamını uzun uzadıya yazmaya gerek yok. İtalya’nın teklifini ertesi gün
reddettik ve aynı gün ( 29 Eylül 1911 ) İtalya, Osmanlı Devletine savaş ilan
etti.
Esas itibariyle savaşın bir kazananı yoktu. Ne İtalya galip çıkmıştı ne de
Osmanlı Devleti ama Balkanlarda Osmanlı Devleti aleyhine yeni bir savaşın
başlaması üzerine İtalya ile 18 Ekim 1912 de Uşi Antlaşmasını imzaladık.
Şimdi Uşi Antlaşmasının şartlarına çok çok dikkatinizi çekerim.
Şartlar şunlar: ( Tamamı on maddedir zaten )
1-Trablusgarp ve Bingazi’ye tam özerklik verilecek. Bu kentler yeni kanunlarla
yönetilecek. ( Trablusgarp İtalya’ya verilecek diye bir şart yok.)
2-Trablusgarp ve Bingazi’de Osmanlı
Devleti’nin çıkarlarını padişah adına “naibü’s sultan” olarak tayin edilecek
bir görevli koruyacak. Dini ve adli işler padişah eliyle seçilecek kadılar
tarafından yürütülecek. Bu görevlilerin maaşları Osmanlı tarafından ödenecek. (
Yani Trablusgarp [Libya] Halen Osmanlı Devletinin bir eyaleti.)
3-Halk, dini yönden Osmanlı halifesine
bağlı kalacak. ( Bu madde önemli. Az sonra o konuya geleceğiz.)
4-Osmanlı Devleti Libya’daki askeri
güçlerini, memurlarını ve sivil görevlilerini geri çekecek. ( Osmanlı
Devletinin Libya’daki askeri ve mülki varlığı sona eriyor )
5-İtalya’nın elinde tuttuğu Ege
Denizi’ndeki Rodos ve On İki Ada Osmanlı Devleti’ne geri verilecek. Osmanlı
Devleti, Balkan Savaşları’nda bu adaları savunamayacak. (İtalya bu maddeye
uymayarak adaları iade etmemiştir.)
6-İtalya, kapitülasyonların
kaldırılmasında Osmanlı Devleti’ne yardım edecek.
7-İki devlet arasındaki düşmanlıklar sona
erdirilecek.
8-Tutuklular ve rehineler takas edilecek.
9-Savaştaki düşmanca fiiller için
karşılıklı af getirilecek.
Evet, bu antlaşma ile Osmanlı Devleti’nin Trablusgarpdaki varlığı onulmaz bir
yara almıştı ama ‘’Al sen yönet’’ Diye İtalya’ya bırakılmış da değildi. Ancak
gerek Balkan Savaşları, gerekse hemen peşi sıra gelen I. Dünya Savaşı nedeniyle
Osmanlı Devleti, Trablusgarp ile yeterince ilgilenemedi. Zaten Trablusgarp
savaşında bile oraya ordu gönderememiş, İtalyanlarla savaşı Mustafa Kemal,
Enver Bey, Fethi Okyar ve daha nice Türk subayları, yerli halkı
teşkilatlandırarak sürdürmüşlerdi.
I. Dünya Savaşı yıllarında İtalya resimde gördüğünüz gibi Trablusgarp’a
medeniyet getirdi..
Trablusgarp’ın Müslüman halkını etrafı dikenli tellerle çevrili toplama
kamplarına doldurdu. En ufak direnme gösterenleri resimde de gördüğünüz gibi
ibret-i alem için kalabalık meydanlarda astırdı.( Resim 1910-1970 Yılları
arasında gazetecilik alanında faaliyet gösteren İngiliz Pathe Mews arşivinden )
Trablusgarp’ta ( Libya’da ) Bu mezalim yaşanırken camilerde hutbe hâla Osmanlı
padişahı adına okunmaktaydı. Yani hakimi olamadığımız topraklarda hakimiyetin en
en önemli sembolü hâlen sürdürülmekteydi.
Türkiye topraklarında 1 Kasım 1922 de saltanat, 3 Mart 1924 de halifelik
kaldırıldıktan sonra Libya ile artık hiç bir maddi ve manevi bağlantımız
kalmadı. Çünkü adına hutbe okunacak bir halife yoktu, halife'nin Libya'ya atayacağı bir naibü's sultan yoktu. Artık Libya topraklarında halk dini olarak Osmanlı halifesine bağlı da olmayacaktı. Nitekim halifeliğin
kaldırılmasından kısa süre önce 24 Temmuz 1923 de imzaladığımız Lozan
Antlaşması ile Trablusgarp’ı tamamen
kendi kaderine terk etmiştik zaten. Şöyle ki:
Lozan Antlaşması Madde 22 — Türkiye, 27. Maddenin genel bükümlerini
bozmamak koşulu ile, 18 Ekim 1912 günlü Lozan Andlaşması ve ona ilişkin
Bağıtlar gereğince, her ne nitelikte olursa olsun, Trablusgarp
(Libya) üzerinde sahip olmuş bulunduğu tüm hak ve ayrıcalıkların kesinlikle
kaldırılmış olmasını tanıdığını açıklar.[Demek oluyor ki Lozan Antlaşması
öncesinde bizim Libya üzerinde haklarımız vardı.Yoksa böyle bir madde
antlaşmaya niçin konsun ki ? ]
Peki bu 22. Maddenin atıfta bulunduğu 27. Madde ne diyordu?
Lozan Antlaşması Madde 27 — Türkiye Hükümeti ya da Türkiye makamlarınca,
Türkiye toprakları dışında, işbu antlaşmayı imzalayan öteki Devletlerin
egemenliği altında ya da koruyuculuğunda bulunan toprakların yurttaşları ile
Türkiye’den ayrılan toprakların yurttaşları üzerinde siyasal, yasama ya da
yönetimsel konularda, her ne nedenle olursa olsun, hiçbir yetki ya da yargı
hakkı kullanılmayacaktır.[Libya, Mısır,Sudan, Suriye, Irak, Filisitin vb daha
önce Osmanlı hakimiyetindeki topraklardan bahsediliyor.]
Şurası da kararlaştırılmıştır ki, İslam dini makamlarının dinsel yetkilerine
bir zarar gelmemektedir.
Sonrası malum.
Halkı toplu infazlar ve işkencelerle sindiren İtalyan güçleri Birinci Dünya
Savaşı'ndaki müttefikleri İngiltere ve Fransa'nın da desteğiyle Libyalıları
kendi ülkelerinde köle haline getirdi. Bu dönemde İtalyan sömürgeciliğine karşı
Ömer Muhtar tarafından başlatılan direniş hareketi ise Muhtar'ın yakalanarak
idam edilmesi neticesinde sekteye uğradı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bölge
Fransa ve İngiltere'ye bırakıldı. Birleşmiş Milletler 1949'da Libya'nın
bağımsız bir ülke olması gerektiği kararını aldı. 1951'de Libya,Birleşmiş
Milletler aracılığıyla bağımsızlığına kavuşan ilk ülke oldu.
1911 yılında İtalya fi tarihinde Roma Devletinin bir eyaleti olmasını gerekçe
olarak gösterip 1556 yılından beri Osmanlı toprağı olan Libya’da hak iddia etti.Hem
de yukarıda belirttiğim saçmasapan gerekçelerle... O tarihte İtalya’ya ‘’ Senin
ne işin var Libya’da?’’ demeyen, dememekle de kalmayıp destek veren devletlerin
bugün Türkiye’ye ‘’ Senin ne işin var Libya’da? ‘’ Demesini anlamakta zorluk
çekmiyorum ama aynı soruyu bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının sorması ilkin acayibime
gidiyordu. Sonra düşününce artık acayip gelmiyor. Öyle ya 24 Temmuz 1923 de. ‘’Türkiye
Cumhuriyeti, Trablusgarp (Libya) üzerinde sahip olmuş bulunduğu tüm hak ve
ayrıcalıkların kesinlikle kaldırılmış olmasını tanımaktadır’’ Şeklindeki bir
maddenin altına imza atarak redd-i miras davasında bulunmuş bir devletin doksan yedi sene sonra'' Ben de hakkımı istiyorum.'' deme hakkı olabilir mi?
Sonuç itibariyle İtalya’nın, Fransa’nın, ABD nin,Katar’ın, Birleşik Arap
Emirliklerinin hatta Patagonya’nın bile Libya üzerinde hakları olabilir ama
Türkiye Cumhuriyeti’nin herhangi bir hakkı olamaz. Hem olsa ne olacak ki? Fotoğrafta
görüldüğü gibi bir medeniyet mi götüreceğiz Libya’ya?
Çocukluğumuzdan beri haritalarımızda gördüğümüz ve kırmızı çizgilerle çizilmiş
olan, burnumuzun dibine kadar sokulmuş( bugüne kadar da rahatsızlık
duymadığımız.) deniz sınırlarımız neyimize yetmiyor?
........................................
Gelecek bölümde de ‘!’Yunanistan’ın İzmir’de ne işi vardı?’’ konusunu yazmaya
çalışacağım.