Güneşin nakşıyla serildiğim bir yaştayım belki de bir avazda ölüp de doğmanın sırrına vakıf olduğum demli bir yastayım.

 

Tek lüksüm sevmek belki de elbet mealinde fıtratın gizine müdahil olmanın da gerekçesi iken yorgun beyitlerin rüzgarında üşümenin de asla bir rivayet olmadığı.

 

Sözcükler kabristanından dönüyorum ve tüm ölü şairlere ve şiirlere etmediğim dua kalmadı sanırım defteri kebirden kaçan rakamların da saklı hanelerinde benim de saklı muratlarım.

 

Tensiye ettiğim bir yangın var.

 

Mağdur kılındığım da bir düzenek.

 

İhbar ettiğim insanlar var Rabbime ve Allah rızası için sevip de güvendiğim insan suretlerine isyanım var kimi zaman.

 

Kibirli bir aksanda seviyorum ben: matemi de meltemi de diri diri içiyorum öyle ki; ölgün ruhumda sevaplarımla günahlarım eşleşiyor ve eşeliyorum üzerimdeki ölü toprağını ve giyindiğim mahcubiyet ile içini dolduruyorum Nisan tasımın.

 

Tastamamım.

 

Tastamam kaygılı ve tasalı.

 

Tası tarağı toplayıp da uzaklaştığım zamanlar geliyor aklıma.

 

Bir geliyor pir geliyor ki ve bastığım stop tuşu ile geriliyorum ve genlerimle savruluyorum ve genetik acılarımla bir açıölçer gibi içimdeki dikdörtgeni sayısız üçgene b/ölüyorum.

 

Ruhumun dinginliğe kavuşamadığım bir bahar sabahı aslında bahardan çok kışın rehavetinden kurtulmayan coğrafyalar ve insan izlekleri…

 

Aşkın da hükmettiği ve içimde kocaman bir mahcubiyet, kimselere sezdirmeden sevip de nüksediyor acılarım ve İlahi bir yorgunluk peyda olan öyle ki kırpışan gözlerimde esiriyim aşkın ve çaresizliğin ve pejmürde varlığımla takıntılı bir mizacın perdesini çekiyorum ki yakalanmayayım yine de yalnızlığımla ve içimdeki devasa aşkla yakalandığım insanlar var elbet en büyük lüksüm kendime olan uzaklığım ki kırk senedir düşünüyorum da hala nasıl kendime bu uzak olduğuma da akıl sır erdiremiyorum.

 

Yorgun kıtalardan geliyorum.

 

Nice kıstas.

 

Nice ayrıntı.

 

Ve de resmin geneli.

 

Pergeli sapladığım hayatın tam da merkezi ve çevremde kocaman bir çember var aslında feleğin çemberinden geçen insanların feryatları çalınıyor kulağıma ve saflığımla mesken olan yüreğim elbet safiyet yüklü bir yaratı iken içimdeki giz ve ben seve seve aşmayı asla da beceremediğim bir engel nihayetinde gelip kendimle tam yüzleşecekken aksayan bir şeyler hâsıl olan ve devasa hikmetle kendime esir düştüğüm oysaki insanlar kendilerine esir düştüğümde hemfikir.

 

Suretler var surelerde kaybolan.

 

Sureler var asla azımsanmayacak ve nihayetinde kendimle takıştığım ve de kulağıma küpe acılar var artık açısı dar ya da geniş lakin geniş mezhepli insanlardan da feryat figan kaçtığım.

 

Aymazlığın tınısına hapsolduğum.

 

Bir misilleme belki de addedilen nice öğreti ki kibirli insan izleklerinden payıma düşen ve asla da onlara konduramadığım nihayetinde kendimle olan hesaplaşmamda yenik düştüğüm ve devinen yüreğimi zapt edemeyip içimdeki kuyuya düştüğüm.

 

Üşüyen imgeler asılı tepemdeki çatı katında ve de akan çatı aslında içine sığındığım ve içime sığmayanlar…

 

Sığınak bildiğim yürekler var bir de elbet aşkın şiarı iken o yüreklerde bir kuytuya saklanıp da kimselere göstermeden uyumaya duyduğum ihtiyaç ve içimde uyuyan yılanın aslında nefsim olduğunu bilip onu çoktan öldürmüş olmanın verdiği de bir rahatlık var.

 

Bir ömür kendimi açlıkla sınadığım.

 

Bir ömür de suçlandığım ve suç unsurunun ne olduğuna hala vakıf olamadığım ve biteviye kendimi suçlamakla sandığım o ki;  dünyanın kirini pasını da bir seferde yok ederin sanmanın da meali elbette içimde devinen huzursuzluk ve şafağı atan cümleler başıma mermi gibi yağarken ve ettiğim sonra da bozduğum yeminlerle hala nasıl oluyor da çarpılmadığım…

 

Kümelenen acılar.

 

Tümleyen hiçlik.

 

Tümlenen varlık aslında tümden gelen bir varsayım elbet düz mantığın aslında çetrefilli olduğuna yeni yeni vakıf olduğum…

 

İçimde akan nehirde yüzen bir balık belki de yine içimdeki çocuğun oyun havuzu ve ket vurulan sevinçlerde zuhur eden o hakkaniyet elbet Allah’ın da sevgili kulu iken sayısız kere uçurumun kenarından döndüğüm…

 

Hangi mevkide isem.

 

Hangi taslakta kayıtlı isem ve de.

 

Mealim bir şiirse yazmadan duramadığım.

 

Mıntıkasında aşkın asker adımları ile yürüyüp askeri bir disiplinle yetiştiğim için midir ne hala emir eri olmayı dileyen bir haletiruhiye ile ait olmadığım şu düzenekte aslında ait olduğum o emir-komuta zinciri ile elbette tabi olduğum bir yangın az evvel üstüme sıçrayan kıvılcımdan tüm kâinata yayılan.

 

Ve şimdi huzurla gözlerimi kapabilirim, yüce Rabbim ve aymazlığında bu istilanın ve izdihamın açlıkla kendimi terbiye etmenin verdiği o şevk ile tüm açlığımı da bir ömür severek giderdiğim ve ön koşulu iken ömrün acı çekmek ve özlem…

 

 

 


( İstila... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu