Bir düş’ün iki parmak arası
yalnızlığı
Ve işte kocaman bir es verdi dünya:
Atıl gezegende atıl histerilerde
Tutuşan yanık türkülerin de meali idi
Sözcüklerin hükmettiği bir yas’a yasa
muamelesi
Yapan ikircikli ruhların da ölüme
daveti.
Ne muradımız varsa olur ya…
Varlığa ihanet eden badirelerden
düşüp de yollara
Araf’ta kaldığımız bir gecenin de
muadili
Düş krizine giren gerçeklerin de
düşen payımıza.
Ah ettik:
Ofladık.
Sürgün ettik yürekleri
Sevenleri de dışladık
Mıhlanan her karede ruh ikizimizi
aradık
Ya, sonrası…
Allah kerim, demenin de
muvaffakiyeti.
Aşkla dirilen evrende tutulan yası
Sözcüklerin durup durup taşkınlara
yol açtığı
Kürediğimiz kadar mutluluğu
Dumura uğrayan gecenin de yoldaşı
Elbet umuttu mimlendiğimiz
Belki de yarım ağız bir mutluluk
dilendiğimiz
Ya, sonrası?
Nabzını alamıyoruz artık hayatın
madem
Süslü cümleler kurmak için çok mu
erken?
Taşlanan bir duvarda
Yas vakti yüreğin de kırbacı
Her hayra yorduğumuz şerri de
Uzak kılsın bizden Yaratan
Ya, sonrası?
B/andığımız günü ki geceden firar
eden
Saldığımız kadar ruhları
Gün gözüyle tutsaklığı azat eden
Bir küre ki devindiğimiz
Bir mucit ki;
Severek ihya edemediğimiz.
Kalıbımızı bastık zulme
Aşkı kırbaçladık ölsün diye…
Sonrası mı?
Vardır elbet bu acının da koyacağı
son noktası.