Çekilmez raddeye gelmişken yüküm,
Talihim, gül yüzden ayrı eyledi.
En ağır cezaya verdi de hüküm,
Hasret zindanında mahkûm eyledi.
Karışır, cem olur, günler geceler,
Sukuta gömülür bütün heceler;
Mühürlenmiş dilim duaya durur,
Vuslat umuduyla yâri heceler.
Anılar kadim dost, vefayı bilir,
Sıyrılır maziden, yadıma gelir.
Birlikte geçen o güzel günlerim,
Gözümün önünde canlanır bir bir.
Silinmez bir sahne: Hülyalı bakış,
Kavrulan gönlüme usulca akış,
Hayal mi gerçek mi, belli belirsiz,
Ak tende benlerden işlenmiş nakış.
Heyecan bürünmüş, titrek dudaklar,
Alları sürünmüş, mahcup yanaklar,
Sararmış simada hafif tebessüm,
Derinde yaşanan kaygıyı saklar.
Dökülür omzuna kumral telleri,
Estirir başımda sevda yelleri,
İçimden geçeni anlar da sanki,
Uzanır yavaşça ürkek elleri.
O anda göğsümde olmazlar olur,
Yorgun bir yürek, delice vurur.
Böylesi kıvılcım beklermiş gibi,
Küllenmiş yangınım aleve durur.
Açılır kollarım, ruhumda hoşluk,
Heyhat ki, sardığım yalnızca boşluk!
Sukutu hayalle yıkılan umut,
Puslanmış gökyüzü, ürküten loşluk.
Depreşir sancılar, kalmaz mecalim,
Harabat ehlinden berbattır halim.
Sorarım kendime, acaba talih,
Neden bana karşı bu kadar zalim?