Masallardı, düşkün kimliğin kanadına
takılı bir vaveyla t/adında, açmaya korkan çiçeklerin de nazarında yitip gitmiş
günler elbet ömrün muadili idi pişmanlık ve sevmeye doymayan yüreklerde salınan
nidalar tıpkı öksüz iklimin de vasfına yenik düşen güneş gibi günü sonlandırıp
geceye göz kırpan bir sağanak öncesi yağmayı dilediğim günbegün büyüdüğüm
derbeder varlığımla saf tuttuğum şu muhabere oysaki sevmek için geldim ben bu
evrene tıpkı tüm yürek mahkûmları gibi kıpraşan hecelere baş koyduğum minvalde
bir bir öğretiler dillenirken Hakkın nezdinde ve sahne…
Sözcük mahkûmuyum, nadasa bıraktığım
ömrün
Belki son saniyelerim.
Ne fark eder ki hem ben daha
doğmadım…
Güne de söz verdim hem:
Ben geceleri yaşarım, diye
Hem de diktiğim sökükleri yüreğimin
Elbette sevgin ve kalemin sihri.
Hicvinde ömrün
Pejmürde iklim:
Nazlı fevri ve sevdalı
Elbet çok da iyi yürekli bir rüzgâr…
Savrulduğum…
S/avunduğum…
Muteber bir tebessüm tüm evrene
ektiğim:
Safiyet yüklü özüm
Kelamın her demi içinde gezindiğim
Kaybolan ritmine tutsağım da evrenin
Ve aşkın boyutsuzluğuna serildiğim
Nasıl da yakınım gök kubbeye
Elim dokundu dokunacak hidayete.
Maruzatım da yok artık, Rabbim
Tekliğim, hiçliğim, yüreğimle
Salındığım…
Saldığım kayıklar içine gizlendiğim
Kâğıt mendiller gecenin yaşını silen
Yasımla aitim işte
Yaşım ne ki…
Sözcükler benim kâğıttan evim.
Temkinliyim daha da fazla:
Yeter ki kırılmasın içimde saklı
kalpler
Dualarımla saf tuttuğum
Aşkın kıblesinin de nabzını tuttuğum
Bir bir içimdeki hüzünle yâd ettiğim
Umuda dair hala yanığım da
İblisin şerrine uzak bir dünya
benimki.
Bir manivela hükmeden…
Haşa, Rabbim, haşa:
Varsa yanlışım affet beni.
Bir esinti ki tahayyülü zor
Bir düş ki hayallerin taştığı
Sevgi iklimini bekler de bekler
dururum
Yeter ki tükenmesin mecalim
Sabrı katık ettiğim bir esinti ki:
En çok da kendime ettiğim.