Eklem yerleri ölü, şiirlerin
Şehrin nazına yenik düşen iklimden
belli
Bazen yüzümden düşene bel bağlayan
aşk gibi
Kebir defterinde saklı bir büyü hani
Sözcükler yanmaya meyyal
Kibirsiz gölgeler belki de yüreği
azat eden.
Aşkın şafağı attı mı?
Hani, söylemler kayboldu da rehavet
miydi?
İçimde çöreklenen…
Yansız bir şatafat kıvılcımlar saçan
Buğusunda kayboldu belki de ışıklar
Şehre yakın bir şiir
Şiire yakın bir vecize
Köpüren denizde muhtelif kaygılar
Ölsek de bir bir
Titrine asla yenik düşmedik zalimin…
Zaman, muhalif gölgelerin sancılı
birlikteliğinde bir bir döküyor eteğindeki taşları ve soyut resimlerde baş
gösteren bir izlek gibi sakıncaları ile yaşıyor ve yaşatıyor aşkı üstelik
töhmet altında kalsa da yürek, nazenin bir dokunuşa tav oldu bir ker cümle âlem
ve işte depara kalkan yüreğim somut bir güzergâh olmasa da yüreğimin adımları
adımda mı saklı manası ömrün ve gülmeye hasret bir tomurcuk kadar da patavatsız
az sonra çatlayacak da dağarcığı mevsimin sonra polenler can bulacak konuk
olduğu insan bedeninde.
‘’Ben yalnızca, yaşama ayak uydurma
güçsüzlüğüm taşıyamayacağım kadar ağırlaştığında kaleme sarılıyorum.
Yazarken sahteliğe düşmekten, sana
yalan söylemekten ve olmadığım biri gibi görünmekten sakınıyorum ve o kadar
kendim oluyorum ki dünyaya karşı korunaksız kalıyorum.’’
(İnci Aral)
Rahmetin endamında saklı yüreğim:
yüreğimde saklı gürültülerim ve gürültümde saklı sessizliğim üstelik kimliğimi
yok saydığım sadece sevgiyi ve hayali giyindiğim bir düş tarlası ve başakların
olgun bedenlerinde doygun bir ruh olmaya meyyal yürüdüğüm.
Gün gösterdi yüzünü: geceyi de
taşladı ve iblisti ruhumun fıtratından çekinen çünkü ekinlerimde saklıydı umut…
Baş etmekse hayatın kaç yüzü daha
yüzsüzce çemkirecek hayallerime sonra da hayallerim çalınacak ve ben yeniden
yeni hayaller doğuracağım.
Tam olarak bilmiyorum neye denk
düştüğümü ama tam olarak da düşüyorum o düş çukuruna.
Eften püften bir gölge olmamak hayatı
yaşanır kılan ve gamın da dolaylarında umuda dair bir nakarat adeta, yazmaya
durduğum her satır ve bedeller ödüyorum çünkü özümü korumak adına söze
girişiyorum ve yüreğimi ziyaret eden tüm misafirler başım gözüm üstüne.
Hatırına belki de sevdiklerimin
elbette vazgeçemediğim.
Mevsimin hatırına mesela çıkıp da
yola dalından meyveler topladığım…
Güzel Rabbim neylersen güzel eylersin
ve acılarım adına şükürler olsun ki sayısız açı geliştirdim durduğum yerden
farklı açılımlar ve yürekler iken başatı ömrün.
Kıpraşan duygular ve hayal teknem
belki de üstün körü yaşamadığım içindir yine de kolaysa gel ve anlat insanlara
elbet bahsettiklerim yakın çevrem belki de uzağımda duran ama bir solukta
içimde biriktirdiğim üzere tıpkı kumbara misali içine atıyorum sözcükleri ve
eşleşen duygular artık nasıl bir sağanaksa gözümde tutan ve işte ıslanmaya
başladım bile.
Günler günlere eklendi sonra ömür
eksildi ve sözcüklerim arttı derken eşleştim de ve aş niyetine kaşıkladım
imgeleri aşk bildim de yuttuğum her lokmayı ve savurduğum nefesimde de
öldürmeyi başardığım nefsin yoksa nasıl dayanırdım ben bir ömür?
Basmakalıp hükümler de değil verilen
elbet evrenin şerh düştüğü ve aylardan beri dünyayı esir alan bir virüsün tüm
dünyaya ettiği…
Ellerimizi yıkıyoruz ve hamt ediyoruz
tıpkı öncesinde olduğu gibi de değil hani: çünkü ruhlarımızın kiri de gitsin
diye sabun köpükleri arasında gözümüze de kaçan sabun ve net göremediğimiz
üstelik kalp gözünden bihaber insanlık adına çalıştırmaya da başladım sayacı ve
kumbaramda saklı hatıraları da devreye soktum mu…
Nasıl mı kayboldum?
Nasıl mı yeniden doğdum?
Nasıl ki unutmuştum nasıl da
unutulmuş ve işte sözcük bombardımanı başladı daha doğrusu ruhumun örtüsünü
çektim üzerinden ve sapır sapır dökülüyor her duygu elbet eşleştiği sözcüklerle
evrim geçiriyor ruhum.
Atağa kalkmaksa… bir ömür bunu yapıp
da geri durduğum ansızın çünkü sahip olduklarımdı birilerinin gözünü diktiği ve
düş kulvarında hayallerime sığınıp da umudu katık ettiğim.
Kifayetsizliği elbette insanoğlunun
yine de dirayeti bitmez deyip de mücadele etmekten geri durmayan bazense hedefi
şaşırıp kendini ve insanlığı ziyan ettiği…
Külüstür bir düş olsaydım keşke hani
5N1K deyip de sığındığım sorulardan hala bir yanıt alamadığım elbet geçtim ben tüm
soruları eşkâlime denk düşen cümlelerin peşine takıldım.
Hizaya da bir gelemedik ya ama hala
bir amacımızın da saklı olduğu gerçeği ile umudu da elden bırakmadan ve bir
ömür içimde birikenler mesela rahmetli olan kim ise diyaloğumuzu asla
tamamlayamadığım bir o kadar yakınımda bir yerlerde olanlar ve hala
söyleyeceklerimi tam olarak diyememişken onlara.
Mevsimin nabzını tuttum bu gün oysaki
dün çok sıcaktı ve bu gün serin bir hava esir alan ve işte an itibari ile
nabzını alamıyorum iklimin elbet sözcükler çetele tutarken kalbimin ritminde
bir bozukluk hâsıl oluyor ve inandığım kadar da güvenmek istiyorum ve
sığınıyorum okuyucunun yüreğine ve kırk yılın suskunluğunu kıt kanaat dile
getiriyorum artık nasıl olacaksa sığdırmaya çalışıyorum koca ömrü elbet
kabımdan taşıyorum.
En azından hak ihlali yapmadan
yaşadığım…
Sınır ihlaline izin vermesem de
sınırını geçenler.
Bir de sevgim boyumu geçerken hem de
sebepli sebepsiz çünkü koşulsuz sevginin esintisi ile yürekte açıyor çiçekler
bir anda da solabilirken sonrası malum: kocaman bir sessizlik ve geceyi güne
teslim edip sabah ezanına mazhar olmanın verdiği huzur dalgası ve zor kapanan
gözlerim bir de uzağımda kalan özlediklerim.
Tanımsızım kimi zaman.
Tavır koymakla talep etmekse
bahşedilen sadece tarafsızlığımla salınıyorum ve süzgecin deliklerinde de
sıkışıp kalıyorum.
Ne demi var hayatın.
Ne dengi var günün.
Ve devirdiğim geceler ve ömrün
huzmesinde ifrata kaçmanın da ta kendisi iken kim ise yakasından düşmediğim…
İşin şakası bir yana boca etmek
hayatı bir tek güne sonra da bir saate bir yılı sığdırmak her nasılsa
sağanaktaki hikmetle ait olduğum okyanusun da bir akıntısı iken zihnimden
geçenler ve sahile vuran taşlar gibi kabuklar gibi belki de ölü bir balık hafızasında
kayıtlı olan hiçlikle iştigal.
Hayatın saklı tuttuğu tek izlek elbet
ruhun mintanı duygularla eşleşen yüreğin kibirsiz istilası sevgiyi ve dünyayı
ve sevgiyi öğretememenin verdiği boşluk duygusu ile kendimi hedef aldığım tam
da ilişecekken içimdeki kelebeğe…
Ve işte uçup gitti ama günü de
sığdırdım ben yine satırlara ve öykündüğüm ne varsa diledim de içimden ve bir
gün sonranın hayalini kurmaya şimdiden başladım elbet her duyguyu da hakkıyla
yaşarken elbette hakkıyla var olup da sırdaşım olan kaleme de yüklenmenin
verdiği mahcubiyet ile noktayı koyuyorum şimdilik ve hayatın aksanı neyi
çağrıştıracaksa hazırlıklıyım da yeni güne ve canımın yanacağını bile bile de
yaşamak adına hamt etmişken bir kez, bir de önünü alamadığım duygu akımı elbet
her insan bende bir ırmağa denk düşüp ayrı bir iz bırakırken…