Sabahı uyuttum gözlerinde matemin,
serden geçtim yar diye inlerken iç sesim, aşkın izafi titrine serdim güncemi
gümbürtüye giden ömrün şatafatlı yalnızlığına da bir kurşun sıktım ve sökün
etti özlemim aşkın sırnaşık hicvinde göğün de temposuna eşlik eden iç sesim ne
de olsa nazire yapan bir yangındı aşk.
Kürediğim her heceye adadığım yürek
ve matem günden kaçıp geceye yasladığım başımda tüten bir duman elbet
meylettiğim asla tetiklenmiş bir hüzün de değildi ve başladı hikâyem aşka
adanmış ömrün haznesinde dolup taşan matemin ön görüsü elbet bahar mahsulü bir
coşku benimki ve işte sahnede yüreğim perdelenmiş gözlere inat.
Aşk…
Hiciv yüklü rotam
Kalibresi kaçtı sahi özlemin?
Kaynattığım kazan kazan hazan rüzgârı
Şanlı mazim
Sevdalı ve nazenin göğün
Aslında bir martavala denk düşen onca
taş duvar
Tezat sessizlik
Ezkaza yoldan çıktığım
Bir töhmet öncesi afalladığım
Acı yüklü makam
Ki kökümle ait olduğum bir sure
Elbet katedralinde mahzun gölgemin
Benlik duvarını aşan bir küre.
İçine sığamadığım o fanus
Camdan değil candan her parçam
Kırılmaksa melun mahzun bir
kabulleniş
Öfkemden arındığım meram
Elbet aşkın hünkârı her zerre
İlahi bir sırdaş iken
Ermekle mükellef olduğum mertebe.
Cüzi irademe sadık
Nefsine düşman hacizli yüreğim
Kap kaç rüzgârların da savurduğu bir
hutbe adeta
Kavrulduğum aşkın oduyla
Harlanan mevsimde kapıp koyuverdiğim
Fevri gönlümde
Saklı kaydı
Aşk denen varlığın da ta kendisi.
Aciz tınısı gölgemin
Azap mahsulü bir ritim ile serildiğim
Kuşluk vakti her vecize
Göğün de menkıbesi
Serden geçip yâre dönük yüzümle
Hakkın nazarında kabul de görmeliyim
Elbet meali vedamla başat bildiğim
Tek makam
Varsın küllerime sereyim muradımı
Beklemekle geçse de zaman
Neye denk düştüm ki ben bunca hazan?
Bir kuru yaprak
Dalına duyduğu özlem kadar
Devasa rahmetin ümmeti
Şükürler olsun ki;
Aidiyetim kadar da mevcut rotam.
Ölümcül bir ifade azat edemediğim
Şerh düştüğüm her şiirde
Bir nebze de olsa bağışıklık
kazandığım
Yanılmaksa ne gam!
Sevdiğim kadar masum kalmak tek
dileğim.