Mevsimde ölü bir gülüş saklı belli ki
Yaratanın ikramıdır bunca dilemma bunca hüsranı dilimleyen…
Bunca şatafat aşkı mühürleyen
gözlerinde ölü mevsimin.
Ve ben…
Ölü bir aşkın gizli kahramanıyım.
Müfreze imlerde sonatlar eser de
eser…
Aşka lades diyen sür git adı olmayan
kindar nesil.
Esiriyim aşkın her ne hikmetse
Latif bir yemin olmayı mimledim
Dönemediğim sırtımı aşka ve hayata
Tünediğim şu lahza
Aşikâr bir aşkın da beynamaz nefesi
Oysaki münafık ışıkları çoktan
söndürmüştüm ben.
İnancın hegemonyası
Aşkın kırık haznesi
Surlara serdiğim sırlar
Sırlara sığınan haris gölgeler
İzafi bir reçeteyim kendimce
Göğe çarpı koyan bir tanrı kadar
Serkeş yalnızlığın da ilahı iken
Tohuma kaçan umutlar
Ve işte küredik günü de ümidi de
Aşka bir mintan hediye etti yitik
nizam.
Aşkın hürmeti bir fiyaskoymuş, azizim
Kindar bir milat kimince
Arkadan görülen gerçek yüzü bunca
maskenin.
Hunharca katledildi aşk ve masumiyet
İzini sürdük de bir ömür
Varıp varacağımız elbet o çıkmaz
sokak
Mutlu aşklara da kalmadı inancım bunca
zaman
En çok aşk yâd ettiğim mevsimde
En çok da mevsimi içselleştirdiğim
bunca şiirde.
Acı tadı ömrün
Ekşi suratlı bir imgeden sızan o irin
mi yoksa?
Çok şükür çatlamadı ar damarım
Varsın yalnızlık ilahım, ilhamım
olsun
Hem seven insanı kalabalık kılan
bunca his ve kaide
En çok kendine hasreti yaşatan aşkın
kisvesinde.
Bol keseden yaşamakla iştigal bir
dünya da değil
İstediğim ne sondur ne de laneti
telaffuz eden
İkircikli ve yalan nidalardan uzağım
ben.
Bir künyem bir kervanım güttüğüm
Bir aşkın menkıbesi ise nüfus kütüğüm
Şimdi şiir oldum gece oldum
Şimdi gün yüzlü bir anne oldum
Belki de aşka âşık kuş kafesinde
Hicap değildir doğam
Ilıman mevsimden kalan mı?
Elbet göğün hutbesidir soluduğum
Kimselerin göremediği bilmediği
duygulardır armağan
En haşmetli duyguysa ilhama mazhar
En illet yükümlülük madem uzağında
kaldığım
İçime bandığım her hece
Elbet muhafız alayı bir düzende
Şerh düştüğüm aşkın ta kendisi
Dur daha ne gördün ki...