Bugün 30 Mayıs.
Tarihte önemli bir gün.
Yok yok İstanbul’un fethini daha dün anlattım. Bu çok farklı bir olay ama
İstanbul’un fethine yakın bir tarihte cereyan eden bir olay.
Olayın başlangıç tarihi 1412.
1412 Yılının 6 Ocak günü Fransa’nın Champagne Kontluğu’nun Domrémy
köyünde, çiftçi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir Jeannette...
Ailesi oldukça dindar Katolik bir ailedir, dolayısıyla Jeanette her hafta
ailesiyle birlikte kiliseye gider, ilahiler okur, dini bütün bir Hrıstıyan olarak
ve dahi herhangi bir anormalliği olmadan on üç yaşına basar. Ancak 13 yaşına
geldiğinde sapıtır.
Evet on üç yaşında artık ona gaipten sesler gelmeye başlar. Bu seslerin
sahipleri de genelde eski azizler, azizeler ve meleklerdir. Mesela Azize
Margaritta, Azize Katerina ve Mikail adlı melek bunların başlıcalarıdır.
Bu azizler, azizeler ve melekler Jeanette’e ‘’Fransa’yı sen kurtaracaksın.
Haydi bakalım göster kendini ufaklık’’ Deyip durmaktadırlar.
Jeanette her ne kadar ‘’ Ya ben daha minicik bir çocuğum, üstelik kızım,
Koskoca Fransa’da benden başkasını bulamadınız mı?’’ Dese de azizler, azizeler
ve melekler ‘’ Kızım sen bizden iyi mi bileceksin? Biz bir şeyler biliyoruz ki
konuşuyoruz değil mi?’’ Diye diye kızcağızın beynini yıkarlar ve Jeanette artık
öncelikle erkek elbiseleri giymeye başlar. Daha sonra arkadaşları bez
bebeklerle oynarken o bacaklarının arasına aldığı uzun bir sırığı at, kısa bir
sopayı da kılıç yaparak ‘’ Savrulun bre kafirler ! Jan Dark geliyor.'' Diye
dolaşmaya başlar köy meydanında
Anası babası kızlarını köyün en üfürüğü kuvvetli keşişlerine gösterirler ‘’
Şuna bir oku da kendisine gelsin. Böyle devam ederse bu kıza ileride koca
bulmak mümkün olmaz.’’ Derler ama keşişlerin okuyup üflemesi kâr etmez. Hatta
keşişin biri ‘’ Bu kıza imam büyüsü yapılmış. Bunu ancak bir Müslüman imam
çözer’’ Der ve aile bir Müslüman imama büyü bozdurmaya gelir ama ı ıh. Hiç bir
şey artık kendisini herkesin Jan Dark olarak tanıdığı bu erkek kılıklı kızın ‘’
Fransa’yı ben kurtaracağım. Tanrı bana işaretlerini gönderdi’’ Diyerek kendisine
böyle bir misyon yüklemesine engel olamadığı gibi giderek ona inanalar da
çoğalmaya başlar. Evet Fransa’yı kurtarsa kurtarsa Jan Dark kurtaracaktır.
Peki Jan Dark, Fransa’yı neyden kurtaracaktır?
Efendim Jan Dark, Fransa’yı, İngilizlerden kurtaracaktır. Çünkü bu sıralarda
İngilizlerle -aslında 116 yıl süren- Yüzyıl savaşları yapılmakta ( savaşın son
yıllarına yaklaşılmış olsa da ) ve İngilizler, Fransa’nın neredeyse yarısını
işgal etmiş oldukları gibi Fransa Krallığının da kendilerinin hakkı olduğunu
ileri sürmektedirler. Fransa’nın Kralı olması gereken VIII. Şarl denen sümsük
ise İngilizlerin korkusundan ve kendi yeteneksizliğini bildiği için tacını bile
kafasına koyup tahtına oturamamaktır.
Jan Dark’a, artık her gün birilerinin görünüp durmasından gına gelir. ‘’ Tamam
lan gidiyorum lanet olasıca Fransa’yı kurtarmaya’’ Der ve anasının babasının ‘’
Kız dellenme, bilmediğin memleketlerde pavyonlara düşersin, kötü yollara
düşersin de adımızı lekelersin maazallah.’’ İtirazlarına aldırmadan yollara
düşer. Hedefi VIII.Şarl denen o sümsük ile buluşmak ve ona ‘’ Bana ordu ver de
savaş nasıl olurmuş göstereyim sana’’ Demektir.
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra İlk olarak Vaucoulers Kalesi’ne giden Jan
Dark. Kale komutanı Robert de Baudricourt’un ona verdiği krala refakat etme
görevine bozulsa da artık askerlerin içinde olduğundan onlarla konuşa konuşa
hepsini Fransa’yı kurtaracağına ikna eder.
Sonunda söylentiler kralın yani henüz tacını giymemiş olan VIII. Şarl
sümsüğünün kulağına kadar gitti. Bu arada Kralın kayın validesi Yolande
d'Anjou da ‘’ Damat! Bu kız Fransa’yı kurtaracak, gör de bak. Ben rüyamda
gördüm’’ Deyip damadına gaz verince VIII. Şarl ‘’ Ona koskoca bir ordu teslim
etmem için bana bir keramet göstermesi gerekir’’ Deyince kaynanası ‘’ Ayol
merak ettiğin şeye bak. Gösterir elbette’’ Dedi.
Böylece krala gösterme fırsatı elde etmiş olan Jan Dark, kralla baş başa kalıp
ona gösterdikten sonra kralın kaynanası sordu: ‘’ Ne oldu? Var mı bir şey?’’
Şarl boynunu büktü: ‘’Maalesef.’’
Kaynana ‘’ Desene benim kız gibi bu da bakire’’ Dedi. Oysa kızı değildi bakire
çünkü çoktan gönlünü kaptırmıştı nice fakire. Ama bilmiyordu anası tabii ki.
Kral da eşini bakire zannediyordu doğan onca çocuklarına rağmen.Hatta Yolande bile sormuyordu kızının bakire bakire nasıl bu kadar çocuk doğurduğunu.
Neyse, bunlar asıl konumuzun dışında olup dedikodu zaten.
Kaynana ‘’ Madem öyle bundan sonra bu kıza Kutsal Bakire diyelim’’ Dedi.
Bu arada ordu komutanları ve valiler ‘’ Biz de görmek istiyoruz’’ Deyince
kaynana Yolande onlara ‘’ Ulan ağzımızda Kutsal bakire diyoruz angutlar! Anlamıyor
musunuz? Kutsal Bakireler öyle herkese gösteremezler kerametlerini’’ Diyerek
onları da susturdu.
Daha sonra Jan Dark’ın idaresine bir ordu verildi. Erkek kıyafetleri içinde
zırhını ve kılıcını kuşanan Jan Dark, ordunun önüne çıkıp ‘’ Yiğitlerim ! Şahbazlarım
! Aslanlarım ! Bugün artık şu küffar İngiliz’e haddini bildirme zamanıdır.
Kılıcınız keskin, gazanız mübarek ola. ‘’ Diye başlayan veciz bir konuşma
yaparak askeri gayrete getirdi.
Daha sonra yapılan savaşta İngilizlerin eline geçmiş olan Orleans şehrini
onlardan geri aldı. Akabinde VIII. Şarl sümsüğünü kolundan tuttuğu gibi Reims’e
getirerek ‘’ Giy lan artık şu tacı, papucumun kralı.’’ Dedi ve ona tacını
giydirdi.
Krala taç giydirme töreninden sonra daha da gaza gelmiş olan Jan Dark, Krala ‘’
Paris’i de küffardan kurtarma vakti gelmiştir.’’ Dediğinde kralın neredeyse
yüreği ağzına geliyordu. Çünkü İngilizler ölürler ama Paris’i geri vermezlerdi
ona göre. Yapılacak bir savaş mağlubiyetle sonuçlanırsa da kendisini kazığa
oturturlardı. Oysa şu ana kadar Jan Dark’ın geri aldığı topraklar onun rahat
bir saltanat sürmesi için yeter de artardı bile.
Jan Dark, Paris’i geri almak için çıktığı Compiegne seferinde Büyük bir ihanete
uğradı. Kralın emriyle İngilizlerle anlaşmış olan Burgonya Dükü, Jan Dark kendisinden
yardım beklerken tam tersine onu kıskıvrak yakaladı ve 24 Mayıs 1430’da zindana
tıktı. Hemen peşinden de 10.000 Frank karşılığında İngilizlere teslim etti.
İngilizler Jan Dark için hemen bir Engizisyon mahkemesi kurdular.
Evet,dikkatinizi çekerim: Bir savaş mahkemesi değil engizisyom mahkemesi.
Zira vatanı için kahramanca savaşan ve hiç bir savaş suçu işlememiş olan Jan
Dark’ı savaş suçu işlemekle suçlayamazlardı. Daha aşağılık bir suçla
suçlamalıydılar.
Jan Dark şu suçlardan suçlandı:
*Erkek giysileriyle dolaşarak Tanrı’nın yarattığı bedende başka bir cinsiyeti
aramak,
*Ailesinin itirazına karşın evini terk
ederek ailesinin onurunu zedelemek,
*Burgonya Dükü’ne esir düştüğünde
tutulduğu kuleden kaçma, yani intihar girişiminde bulunarak, Tanrı’nın verdiği
ve zamanı gelince yine sadece Tanrı’nın alabileceği yaşama bilerek ve isteyerek
son verme girişiminde bulunmak,
*Azize Katherina ve Azize Margareta’nın
Burgonyalıları artık sevmedikleri, İngilizlerin tarafını tutmadıkları için
İngilizce değil, Fransızca konuştukları iddiasında bulunmak,
*Tanrının varlığını yadsıyan bir tavır içinde
nereden ve kimden geldiği belli olmayan seslere ibadet etmek,
*Azize Katherina ve Azize Margareta’nın, -bakireliğini korursa- kendisini cennete göndereceklerine dair söz verdikleri
iddiasında bulunmak,
*Putperestlik,
*Düştüğü kötülüklerde inatla ısrar ederek
kâfirlik yapmak.
Bütün bu suçların cezası yakılarak idam edilmekti.
24 Mayıs 1431 de yani Burgonya Düküne esir düştüğünün sene-i devriyesinde
Mahkeme heyeti ‘’ Kralın bile artık seni kafir olarak tanımlıyor’’ Dediğinde o hâla ‘’ Siz benim hakkımda konuşun, kralım hakkında değil. O iyi bir Hrıstiyandır’’
Diyerek alçak ve hain kralını savunuyordu.
Neyse...
Jan Dark’a daha sonra hapishanede bir kağıt uzattılar. Üzerinde: Tanrı’nın
bağışlayıcı gücüne sığınarak işlediği günahlardan pişmanlık duyduğunu itiraf edip
etmeyeceği soruluyordu.
O güne değin işlediği günahlardan
pişmanlık duyduğunu ve bir daha erkek kıyafeti giymeyeceğini kabul ettiği
yazılı olan metni (itiraf belgesi) imzalaması durumunda affedilecek, yakılma
cezası, yaşam boyu hücre cezasına çevrilecekti.