Öküzün Samisi---1.  Bölüm--

Aşağıda okuyacağınız anı, adı geçen kurum ve kuruluşlar hayal mahsulü olmayıp tamamen gerçektir. Yeminle…
*******
Orta I. Sınıfa gelinceye kadar ismim ve soy ismim hiç başıma bela olmamıştı. İlk kez Orta I. Sınıfta bela oldu.
Türkçe Öğretmenimiz tutturdu: ’’herkes adının manasını öğrenecek’’ diye. O zamanlar şimdiki gibi internet yok ki hemen Google Amca’ya sor; o da anında versin sana cevabı. Öyle ansiklopediymiş, kütüphaneymiş o gibi şeyler de hak getire. Gazete bile İstanbul’da çıktıktan üç gün sonra gelebiliyor Erzurum’a. Onu da para verip alamıyoruz. Tren istasyonuna gidiyoruz iyiliksever amcalar ‘’Abi bi gazete ‘’ diye ünlemelerimiz üzerine trenin penceresinden fırlatıveriyorlar İstanbul’dan aldıkları gazeteleri.
Neyse efendim, uzatmayalım. Kimden öğreneceğiz bu Sami isminin ne manaya geldiğini? Elbette ki birinci elden kaynak rahmetli peder. Lakin mübareği evde bulmak ne mümkün. Alet edevat çantasını eline aldığı gibi senenin sekiz ayı o şehir senin bu şehir benim daktilo tamirciliği yapıyor. Başta baba olmayınca kime sorarsınız? Elbette ki olayın diğer failine…Yani anneye… Anneme soruyorum ‘’Anne benim adımın manası ne? ‘’ diye . Çok hazin bir cevap alıyorum: ‘’Oğlum hiç bir anlamı yok. Babanın çok sevdiği bir arkadaşının adıydı sana koydu. ‘’ ( Rahmetli Sami Hazinses de her halde Hazinses soyadını buna benzer bir cevap aldığı için almıştır )
Anlamsız bir ada sahip olmanın ezikliğini asla bilemezsiniz. Hele de sınıftaki Ahmet, Mahmut, Mehmet, Mustafalar ‘’ Benim adım Peygamber adı’’ diye hava attıklarında onların karşısında ezim ezim ezilirsiniz. Döne, Döndü, Yosma, hatta Satılmış’ın bile bir anlamı var ama benim adımın hiç bir anlamı yok ha?...
Şimdi gidip de Türkçe öğretmenime ‘’ Öğretmenim benim adımın hiç bir anlamı yokmuş ‘’ mu deyim? Okuma yazması bile olmayan annem nereden bilecek? Mutlaka bir anlamı vardır. En iyisi mahallede genç bir hafız var ona sormak. Gidip buluyor ve soruyorum: ‘’ Hafız abi Sami ne demek ? ‘’ Hafız abi uzun uzun düşünüyor sonunda hatırlıyor: ‘’ Sami bizim buralarda kağnıları çeken öküzlerin boyunlarına vurulan övendirelerin demirlerine denir.’’
Abim Kani de yanımda. O zamanlar tam bir fırlama. Bakmayın şimdi hacı olduğuna. Neyse efendim abimin diline sakız oluyor bu. Yedi mahalleye yayıyor adımı: ‘’Öküzün Sami’si ‘’ Bu gün bile zaman zaman takılır bana ‘’Ulan öküzün Sami’si diye ‘’ Her ne kadar daha sonra Türkçe öğretmenimiz Sami’nin ‘’ İşiten, işitici ‘’ anlamına geldiğini açıklasa da bu gün bile hâlâ abimin dilindedir ‘’Öküzün Sami’si.’’ ( Bu arada o hafızı bu gün bile bir elime geçirirsem kabak gibi oyacağım. )
Neyse…İsim konusu yine de o kadar sıkıntı vermedi bana. Asıl sıkıntıyı soy isim konusunda yaşadım.
Efendim, benim soyadım 1989 Senesine kadar BUBER idi. Bizim memlekette bibere büber derler. Zamanın nüfus memuru ilk okul mezunu, cahilden az bir şey hallice olunca kayıtlara soy adımız ‘’Buber ‘’ olarak geçmiş. Tüm bizim aile ‘’Buber ‘’ yani… Ben inadına ‘’Biber’’ yazsam da nüfus cüzdanımdan tutun da diplomalarıma kadar her yerde ‘’Buber’’ olarak geçiyor.
Soy ad konusu tabii ki daha bela. Diyelim ki bir devlet dairesine işim düştü. Memur soruyor ‘’soyadınız?’’ Bizim soyadı bakın ne haller alıyor. ‘’ Huber, Dübel, Büder, Güder. Dilber vs.’’ İnanmayacaksınız ama adamların/kadınların eline nüfus cüzdanımı veriyorum yine de soy isim bir türlü doğru yazılamıyor. Sanırsın bizim ülkemizde biber diye bir sebze yok. Herkes ilk kez duyuyor.
Derken efendim Manavgat’ta bir 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramında yaptığım günün anlam ve önemini belirten konuşmadan sonra oranın yerel gazetesinin muhabiri benimle röportaj yapmak istiyor. Tabii ki ilk sorusu ‘’adınız’’ sonra da ‘’soyadınız?’’ ‘’Soyadım Buber’’ deyince adam ‘’Ermeni misiniz?’’ diye sormaz mı? Tepemin tası atıyor artık. ‘’Len oğlum bu soy adın yanında bir ‘’ yan ‘’ var mı?’’ diye soruyorum ‘’ Yok’’ diyor…O zaman ne halt etmeye ‘’Ermeni misiniz ? ‘’ diye soruyorsun? Ermeni olsaydım Buberyan olurdu’’ diyorum lakin adam ‘’ Her ihtimale karşı ‘’ diye düşünmüş olacak ki benimle röportaj yapmaktan vazgeçiyor.
Sonunda 1989 da Soyadımı mahkeme kararıyla değiştirmeye karar verdim. İki de hemşerimi yanıma alarak Batman adliyesinde hakim karşısına çıktım…Daha doğrusu iki adet hakime hanımın…
Ben ve yalancının kör şahitleri arkadaşlarım içeri girerken bir vatandaş da dışarı çıktı. Hakime hanımlar adam gittikten sonra içlerinde tuttukları kahkahayı salıverdiler. Biri gülmekten gözleri yaşarmış vaziyette ötekine ‘’ Yahu ne manyaklar var dünyada. Ha zurnacı, ha çalgıcı ne fark eder ki. Herif zurnacı olan soyadını çalgıcı olarak değiştiriyor. Hay Allah’ım ya’’ dedikten sonra bizim davaya geçtiler.
Benim kör şahitler bendenizin ve ailemizin Kars - Kağızman’da Biberoğulları diye nam salmış bir sülale olduğunu, benim Biberoğulları diye anıldığımı filan anlattı ki külliyen yalan. Ben memlekete hayatımda sadece bir kez gittiğim gibi arkadaşlarla tanışıklığımız da memleketten filan değil + hiç bir Allah’ın kulu bizi ‘’ Biberoğulları ‘’ diye anmaz. '' Biberler '' Diyenler vardır ama '' Biberoğulları '' Diyen yoktur bize.
****
Hikaye daha yeni başlıyor. Bu hikaye içinde başka hikayeler de var.
Gelecek bölümde inşallah...
( Öküzün Samisi---1. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 13.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu