İki  Çatlak  İhtiyar



BUNDAN  YAKLAŞIK  ON  GÜN  ÖNCE...

 Mehmet  Fikret  Ünalan  üstadla  konuşuyoruz. Arayan  benim.

-Aloooo.  Selamünaleyküm  üstad.
-Aleykümselam  üstad.
-Ya  senden  bir  ricam  olacaktı.
-Rican  olsun  olmasına  da  sesin  bayağı  kötü  geliyor.  Hasta  filan  mısın?
-Ben  de  onu  diyecektim.  Ya  ben  yine  düştüm,  yine  ayağımı  çatlattım.  Şu  anda  ayağım  alçıda. 
-Daha  yeni  kırmıştın.  Şimdi  de  çatlattın  mı?
-Aynen  üstad.
- Yahu  dikkat  etsene.  Sen  yaşlı  başlı  adamsın.  Öyle  sık  sık  kemiklerini  kırmak  tehlikeli  olur. Senin  gibi  yaşlı  insanlar  kendilerine  dikkat  etmeli. 

Gıcık...  Sanki  kendisi  çok  genç  de  bana  yaşlı  diyor.

-Yaşlı  sana  benzer  bi  kere.  Benimki  yaşlılıktan  değil,  dikkatsizlikten.
- He  he  yaşlılıktan  değil.  Külahıma  anlat. Eminim  daha  dün  ne  yediğini  hatırlamıyorsundur. 
-Kim  demiş  hatırlamıyorum?  Dün  portakallı  ördek  yemiştik  oğlumla. Yanında  da  karides  salatası  vardı.  Tatlı  olarak  da  tiramisu  yedik. 
-Ha  ha  haaaa.  Master  şefi  seyrede  seyrede  kafayı  da yemişsin  besbelli.
-Ya  sen  benim  ne  yiyip  içtiğime  boş  ver  de  sitede  tek  başına  seçebilir  misin  şiirleri?
-Merak  etme,  hallederim.  Sen  iyileşmene  bak  yeter  ki.

YAKLAŞIK  ON  GÜN  ÖNCEDEN  İKİ  GÜN  SONRA

Bu  sefer  Mehmet  Fikret  Üstad  beni  arıyor.

-Alooooo  selamün ııııııhhhhhh.
-Ve  aleyküm  ıhhhhhh.
-Üstad  ne  oldu  biliyor  musun?
-Nevin  Hanımdan  dayak  yedin?
-Ya  bırak  dalgayı. 
-Eeee  o  zaman  ne  oldu?
-Motor  sürerken  kaza  yaptım.
-Aman  Allah'ım !  Motorda  bir  hasar  yoktur  inşallah.

İnsan  şaşırıp  panikleyince  böyle  saçmalayabiliyor.

-Motor  sağlam  üstad.  Ben  kalçamı  çatlattım.
- Kardeşim  sen  yaşlı  başlı  adamsın.  Ne  işin  var  senin  motorda?  Kendini  on  sekizlik  delikanlı  mı  sanıyorsun?  Yaşlı  başlı, al  başına  derdi.
-N'aapalım,  akacak  kan  damarda  durmuyor.
-Çatlayacak  kemik  kalçada durmuyor  desek  daha  doğru  olur  sanırım.  Eeee  şu  anda  ne  haldesin?  Acı  var  mı  acı?  Pardon,  ''alçı  var  mı  alçı?''  diyecektim
-Alçıdayım  sen  gibi.
-Neyse  ben  iyi  sayılırım.  Siteye  giriyorum.  Sen  istirahat  et  biraz. Ya  o  değil  de  iki  çatlak  ihtiyar  oluverdik  bir  anda,  hem  de  mecazi  değil  gerçek manada. 
-Allah  başka  dert  vermesin  üstad. 
-Amin

YAKLAŞIK  ON  GÜN  ÖNCEDEN  İKİ  GÜN  SONRADAN  İKİ  GÜN  KADAR  DAHA  SONRA.

Bu  sefer  yine  ben  arıyorum  Mehmet  Fikret  üstadı.

-Alooooo.  Selamünaleyküm  üstad.
-Iıııhhhhhhh.
-Allah  Allah... Hâlâ  geçmedi  mi  ağrıların?  Senin  çatlak  büyük  sanırım.
-Iııııhhhh.  Bu  kemik  çatlağı  değil.
-Tahtaları  çatlattım  deme.  Gerçi  senin  tahtalar  hep  çatlaktır  ya?
-Üstad  çok  ağrım  var.
-Hayrola  yahu.  Ne  ağrısı?
-Safra  kesesi...  Gözlerimde  yaş,  safra  kesemde  taş  varmış. 
-Haydaaa. Eeee?
-Şimdi düşünüyorum Aydın'a  mı  gideyim  yoksa  Niğde'ye  mi?
-Aydın  size  en  yakın  il  onu  anladım  da  Niğde  ne  alaka?
-Nevin'in  memleketi.  Oraya  gidersek  bana  bakan  çok  olur.
- Yani  sana  el  bebek  gül  bebek  baksınlar  diyorsun.  Az  uyanık  değilsin. 
-Üstadım !  Kısaca,  bir  süre  daha  bensiz  kalacaksın.
-Sensiz  saadet  neymiş.  Tatmadım  bilemem  ama  idare  ederim  sanırım.  Tabii  ki  bu  ara  ben  de  sana  uyup  safra kesesi  ya  da  bir  başka  sebeple  hastaneye  yatmazsam. 
-Haydi  Allah'a  emanet  ol.  Sancılar  başladı  yine.  Ben  kaçtım.
-Sen  de  Allah'a  emanet  ol.  Rabbim  sağlık-  sıhhat  versin.

NİHAYET  BUGÜN  ( 18.09.2024 ) 

Akşam  ezanına  doğru  oturmuş  yalancı  çiğ  köfte  ve  ayrandan  ibaret  olan  akşam yemeğimi  mideye  indirirken  telefonum  çalıyor.  Arayan  Mehmet  Fikret Üstad. 

-  Aloooo...  Tek  taşımı  kendim  aldım,  tek  başına  kendim  taktım..
-  Oooo  maşallah  üstad.  Sesin  çok  güzel  geliyor.  Iıııh  makamından  ''  Tek  taşımı  kendim  aldım ''  makamına  geçmişsim?
-Taşı  aldırdım  üstad.
-Niğde'de  mi  yoksa  Aydın'da  mı  aldırdın?
-Ağrısına  dayanamadım.  Aydın'a  gittik  orada  aldırdım.
-Safra  kesesi  peki?Onu  da  aldırdın  mı? 
-  O  duruyor  ama  sanırım  onu  da  alacaklar.
- Hayırlısı  üstad.  Bundan  böyle  artık  doktorlar  ne  derse  o  olacak  anlaşılan.
-Aynen  öyle. 
-Biriktir  o  taşları  bence.  Tespih  filan  yaparız.  Baktık  olmuyor  beş  taş  oynarız.
-Yok,  ben  bir  yazlık  daha  yaptıracağım  ya,  onun  inşaatında  kullanırım  artık.
-Bak  o  da  olur.  Güzel  fikir. 

Bu  arada  Fikretin  evinden  bir  ses  daha  duyuyorum.  

-Fikreeeet !  Kalçanı  çatlatıp, safra  keseni  taş  doldurduktan ve  o  taşları  aldırdıktan  sonra iyice  terelelli  oldun.  Çıkar  o  kafandaki  huniyi.  Ele  güne  maskara  olduk  senin  yüzünden.

- O  huni  değil  ki. Lavabo pompası..  

Velhasılıkelam  değerli  dostlar  sitenin  iki  editörünün  hali  böyle.  

Dua  edin  bizler  için.

Herkese  selam, sevgi ve  saygılar. 

( İki Çatlak İhtiyar başlıklı yazı Sami Biber tarafından 19.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu