Öğrenmeyi seven insanlardan
mısınız?
Ben severim.
Severim de konuyu kendim seçersem,
başkasının seçtiği konu benim ilgimi çekerse…
Yoksa ben de biliyorum yeni
şeyler öğrenmenin beyinde sinirsel bağlantı sayısını zenginleştirdiğini.
İnsan en güzel nasıl öğrenir diye
sorsam eminim çocukluğunuzdan kalma bir bilgiyle “Sınavda” dersiniz. Bir yandan
da haklısınız. Hayat zaten bir sınav. Sabrı da bilgiyi de bu sınavda öğreneceğiz.
İnsan, öğrenmeye istekli olduğu
konuda çabucak öğrenir elbet ama mecbur tutan durumlar da var; zorunluluk gibi.
Kimse durup dururken “Şu deneyi yapayım da sonucuna bakayım, o şehirde hangi
cami daha önce yapılmış araştırayım, papağanlar kaç yıl yaşıyor bir öğreneyim”
demiyor. Fakat merak uyandıran bir durum olursa ya da bir farkındalık, elbette
o ayrı mesele. Mecbur kalmak ise bambaşka bir şey… “İş başa düşünce öğrenilir,”
demiş ya atalarımız, vallahi öyle.
İnsanın bilmediği en ufak bir ayrıntı da bir o kadar zor.
Beynimizi zorlamamız gerekiyor,
bunu nasıl yapacağız, yeni şeyler öğrenerek, yeni deneyimlere açık olarak,
alışkanlıkları terk ederek rutini değiştirerek, tekrarlar yaparak… Beynimizin
hafıza kapasitesinin otuz bin terabyte olduğunu söylemiyor mu bilim adamları?
Erteliyoruz değil mi?
Çocukken atmayı önce tutmayı
sonra öğrendik. Bunu büyüdüğünde dahi yapanlar olduğunu büyüdükçe öğrendik.
Konuşmayı, üslubu, okumayı yazmayı öğrendik. Genç olduk, gezmeyi, tozmayı,
heveslenmeyi, kıskanmayı, sevmeyi öğrendik. Dinlemeyi, söylemeyi yeri gelince
sövmeyi öğrendik. Anne olunca öğrendik güzel yemek yapmayı, boş vaktin önemini.
Baba olunca öğrendik havaya zıplattığın çocuğu tutabilmeyi… Sevdiklerimizi
incitmemeyi, üzenleri kırmayı, bazen umursamayı da öğrendik. Eğitimci olarak
başa düşünce uzaktan verimli eğitimi, zoom’u, rapor hazırlamayı, çocuğun elini
tutup gözlerinin içini güldüremeden gönlünü kazanmayı öğrendik. Düşünmeden öğrenmenin faydasız, öğrenmeden
düşünmenin tehlikeli olduğunu öğrendik. Sevdiklerimizden daha çabuk ve zevkli
öğrendiğimizi öğrendik. Birçok şeyi orta derecede öğrenmektense az şeyi tam
öğrenmenin daha evla olduğunu öğrendik.
Hayatımıza giren teknolojiden ne
kadarı lazımsa o kadarını öğrendik. Ne sorsak doğru yanlış bilgi veren interneti
kullanmayı öğrendik. Soru sormak da bir meziyettir. Tanımadığımız kişilere
gruplarda soru sormayı, bilmediğimiz konularda cevap vermeyi dahi öğrendik.
Öğretmenin iki defa öğrenmek olduğunu öğrendik. Öğrenmenin pahalı ama
bilmemenin daha pahalı olduğunu öğrendik.
Büyüdükçe öğrendiklerimizin ne
kadar da az olduğunu, haddimizi bilmeyi, kendimizi geliştirmek için çaba sarf
etmemiz gerektiğini, başkalarının işine burnumuzu sokmamayı, bildiklerimizi
olur olmadık yerde söylememeyi de öğrendik. En iyi nasıl öğreniriz diye sorduk,
onu da öğrendik. Sadece başımıza gelen olaylarda başkalarının ne gibi yöntemler
izlediğini mecburiyetten öğrendik. Herkesin dürüst olmadığını, kulun plan
yaparken kaderini ona güleceğini de öğrendik.
Son altı aydır virüsten kendimizi
korumayı, hayatın ne kadar kıymetli olduğunu, ailemizin her şeyden üstün
olduğunu, hiç tanımadığımız insanlar için de fedakarlık yapmamız gerektiğini,
istatistikleri yorumlamayı, öngörüyü öğrendik.
Dilerim hem sevdiğiniz
istediğiniz şeyleri öğrenmek nasip olur. Amma velakin, kısacası, konu ilginizi
çeksin ya da çekmesin, mecbur kalınca öğreniyor insan…
Biz galiba sadece bu dünyaya
gelişimizin asıl amacını öğrenemedik.
Ne dersiniz?