‘’Sana layık bir ölü olmak için
çırpınıp duruyorum.’’ (Ş. Erbaş)
Hani yükseltelim çıtasını düşlerin
Sedef kakmalı yalnızlığı da
süsleyelim
Dibi gördüğüm mü yalan?
Yoksa sevilmeden öldüğüm mü?
Ne fark eder, bayım?
Mademki bir handikap aşkın meltemi
Varsın ölümle boy ölçüşelim.
Divane bir lügat elimdeki
Hatta fırından taze çıkmış simit
tadında
İmgeleri.
Üstünü örttüğüm yalanlarla başım
dertte
Doğrucu Davut olmanın mealiymiş
benimki.
Kanıksadığım ömürde solduğum doğru
Oysaki bir gül olma niyetiyle gelmedim
dünyaya.
Şükür yüklü bir günce benimki
Gel gör ki dertler boyumu geçti.
Azımsanan varlık bir de gökyüzü
Eşref saati gecenin tam da yazmaya
Koyuldum ki…
Varsıl bir sağanakla cebelleştiğim
Rahmetin izini sürüp de
Ömrü güncellediğim.
Maviden mintanım,
Etekleri dökümlü hem acıların
Kanatlarım olmadan uçtuğum doğru
Hem nerem eğri değil ki, bayım?
Sadece başımı eğmedim ben
Tutuşan iklimle yüz göz.
Meali hüzün olsa da
Sürdüğüm kat izi evrenin.
Kırışık duygular biteviye ütülediğim
Kaybı ve garbı soluk duygular
Kul kölesi olduğum aşkın ve hüzün
çemberinin.
Mutlu bir mutlakıyet
Mundar gölgeler değil de saf tuttuğum
İçi dışı bir şeffaf yüreğim
Azıcık daha yüklensem yeri göğü
Az kaldı ha:
Sevmekten infilak edeceğim.
Meylettiğim bir rüyayı tasvir
ediyorum şimdi
Hani el ele tutuşan ahali ve
İşinin ehli yürekler.
Hani olur da;
Herkes sever birbirini
Yalandan kim ölmüş bayım?
Bir mevsim hayli radikal
Bir de düş ertesi ömrün,
Bir var bir yok heyecan
Altı üstü bir tebessüm ve selam
Varsın olsun da sızlasın içim
Karşılığı var ya da yok
Sızan güneşin teninden
Aldanmayın da gülümsediğime
Kendimi kandırdığıma dair tutuşan
etekleri şiirin.
Gel gör ki;
Bir şiirden öte çektiğim perde
Ötelendiğim hece hece
Yaşamaksa en asilinden
Olsa da dertler eşlik eden
Mevsimin ta kendisiyim belki de.
Yandığım ve yaktığım
Göğsümü gere gere
Selam olsun eşlik eden kimse şiire.