‘’Yaz yağmuru gibidir
Gelişi şiirin
Önce saklanır
Havadaki sıkıntıda
Ve bekletir kendini
Kıraç bir toprak gibi
Bekleşen kâğıtlara…’’ (Alıntı)
En imkânsızından bir şiir dik bana
Sözcüklerin ayyuka çıkmadığı
Kaf dağında özlemin
Nice yeis ile yerlere iz bıraktığı
Ayak izini şairin takip etsin.
Kirli yaftalara dere ağzında
Şiirler kalmadan töhmet altında
Acıların dağlandığı ve dağıldığı
İnce uçlu bir yazı olsun hani
Şairin fermanı.
Dudaklardan dökülen yağmur gibi
Kutsalın ferinde saklı bir yıldız
belki
İklimin damıttığı aşk gibi
Aşkın darıldığı
Hüzün penceresinde çıktığı yokuşun
şairin
Örselendiği bir final de olmasın son
dize.
Diz dize yaşamaksa gölgenle
Şiir olsun bu gölge serpilen
Dizelerinde mavinin
Kutsanmış acılardan çıkıp yola
Varmayı ertelediğin hidayetin
B/eşiği ve de
Ellerinde buruşuk kâğıtları Rahmanın
Sözcüklerin sancılı kalibresinde
Pekişen rahmet gibi içtenlikle
Rabbine sarıldığın bir minval olsun
Ellerindeki nemle ıslattığın
yangınların
Saçlarını kavurduğu her düş
dehlizinde
Şairin kapaklandığı güftelerle sarılı
olsun
Yer gök.
Kürediğin aşksa asalet yüklendiğin
Kardığın özlemse sadece aşk
dilendiğin
Fitilini ateşlediğin c/esaretinle
imgelerin
Varsın dağınık kalsın dalgalı
saçların
Beylik bir hüzünden çıkıp yola
Sırtını dayadığın ulu dağların
Eteklerinde yol bulmaksa derin
geçitlere
İndinde bilinmezin köklediğin bir
bilinmez
Hükmederken gerçeklere.
Şair gibi yaşa ve öl:
Şiir gibi kaç öğünse yediğin
Hüznüne dahi sahip çık efendice
Doğruların izini sürdüğün
Yanlışların kavisinde bil de
Sürüklendiğin yolda kutsanan
acılarındır
Ne zamanki düşse başın dara
Sığındığın aşkın ve İlahi Adaletin
Ardına kadar açık perdesinde
Hicveden sadece kaderindir.
Kimi zaman suskun kaldığın
Lakin şiirlerdir senin mezen
Ana öğünde saklı vurucu imler ve
sefaletine
Sahip çıkan sadece Rabbin nezdinde
Varsın bir kuru dal ol
İçten içe yeşeren sevginle
Dayan da dayanabildiğin kadar
Ta ki sana tanınan zaman
sonlanacakken
Sür-git hayallerin ve umudun izinde.