Gönül’e İnsana Varmanın İbresi…
Rabıta ile çıktım düşlerle yola onca geride kalmış yıllarımı
bugünümde, bağlayamadım! Ummanlarda dünde gezmeyen sonrasında yazmakla iştigal olmayan
hayatımın o geçmiş yılları düşlerden habersiz olması, kısa süreliğine de olsa
tebessümle yan yana durmamasının neticesinde bir birine bağlayamadım, sırıtıyor
gibi durunca, bıraktım o geçmişi bugüne doğru yoluma devam ettim. Hiç olmazsa bugünden
yarına doğru giderken yarından bugün için bir gülümseme bırakayım da eksik
kalmasın bugünden…
Dün ceplerimde gönül değil de aklımı taşırken, akılla harcanacak,
gönülle yaşanacak geride hatıra bırakılacak güzelliklerin bırakılacağına o gün
vakıf olamadım! Üryan bedenim dünya elbisesini giyince onun borusunu çaldı hem de
kulağımı tırmalayan çalmaya mecbur bırakan! Oysa şimdi gönül elbisesini edeple hatırla
giyince değişti dünya göründü dünyanın yalan çıkarcı yüzü, eskisini çıkartıp
yenisini giydirten Rabbime şükür.
Gönül’e insana varmanın ibresi levhası görünür olurken, dün
dünyanın sisler arasında bırakmasına sebep olan bendim, çünkü onun verdiği çıkar
ilişkisine ait elbisesini giyinince güzel olan sisler arasında kayboldu
haliyle. Vesile olmak yerine rezilliğe bilmeye bilmeye varmanın peşinde koşan,
vesile olmayı unutur, kaybeder benliğiyle… Sonlandıracağı yolun sonunda taşıdığı
yoklukla kazanmayacağını bilmenin hatta bilmemenin körlüğüyle kazanacağına
koştuğunu sanırken sonunda kaybetmeye koştuğunu o an idrak edemiyor ne yazık ki!
Gerçek bildiğim gerçek değilmiş yalanla dolanmış sona varmadan
vakıf olmanın sevinciyle Rabbime şükürler ettim. Peşinde koştuğum dünya sadece
sen kazan burada kazan, kazan da öteside var, gidince bakarsın diyor, eli boş
giderken neyine bakayım? Ancak boş elimin neresine bakayım? El boş gönül boş
sen kimi neden kandırıyorsun demekte çok şükür geç kalmadım.
Havasızlıktan kapalı duran pencerelerin hepsini açtım, baktım
topu topu bir pencerem varmış, o da gönül pencerem, yıllardır kapalı kalmasının
neticesinde paslanmış açılmakta zorlanıyorum aşkla yağladım menteşelerini
kendiliğinden açıldı… Dünya ile aşılan gidilen yolar ki çıkarmış cehenneme
içine birde benlikle çıkar ilişkisi şeytan girdimi işin içinden çık çıkabilir isen…
Kendime kırgın ve kızgın değilim, tecrübeler kazık yemekle tecrübe olurken
haliyle başka yolu da yok, teşekkür mü etsem dünyaya kızsam mı bilemedim, neyi
değiştirir?
Âleme sığmayan aşk ufacık gönlüme sığdı, âlemi içine aldı, içinde
eskiye iyi olmayana dair ne varsa temizledi geçti tahtına oturdu. Zaten ona ait
yeri sanki kiraya değil de işgal edilmesine göz yumarak çürümesine göz diktim, neyse
ki tamamen çürümeden geldi tahtına kavuştu, beni de rahata huzura ermeme vesile
oldu. Düşünün ki alev alev anında yakan bir fırın değildi dünya, yoksa anında
yanar kül olur geriye kalmayanımla neyi nasıl sonrada anlarım!
Şimdi kulağıma fısıldasa da dünya, Rabbim yardımıyla o kadar
tesirli olmuyor, yanına alarak gel haydi kaldığımız yerden devam edelim
demiyor, Rabbim kulunun çok seviyor ve yardım ediyor binlerce kez şükür Rabbime…
Fark edeli geç olsa da, öğrenmenin de tecrübenin de bir bedeli varmış, buraya
kadarmış bedel, verdik kurtulduk çok şükür Rabbime.
Dünya bir karış cüssemi dağlar kadar yüksek olduğunu
söylerken, ne kadarda yalancıymış, zaten boyum iki karış, bu nedir neyle yarış?
Şimdi iki karış boyumla gerçeğe haykırış ve anlayışla anlamakta güzel geçte olsa
gerisi zaten teferruat, bağırıyorum arkadaşa nerede kaldın lan Suat, bu ne
surat, gel beraberce aşkın etrafında tur at, bundan sonra gerçekleşir elbet
murat, vesselam, selamlarımla.
Mehmet Aluç
Rabıta: bağlamak