Korkmalı mıyım, sevgili kendim?
Elbet korkmalı ve inancımı daha da
büyütmeliyim ama tek korkum O’nun tarafından reddedilmek ve cezalandırılmak
iken.
Bazen gözüm açık gördüğüm kâbuslar
oysaki vicdanı rahat ve özgür bir ruhtan öte özverili bir fani iken en başta
Rabbime karşı sorumluluklarım ve kendime elbet aileme…
Sevmekle mükellef gelin görün ki
sevginin sayacı zaten doğuştan inanca ve İlahi Aşka ayarlı iken ve içimdeki
g/izi yeni yeni keşfettiğim elbet söyleyemediklerim, sevgili okuyucu ki senin
anlayışına ve edebiyat sevgine sığınıp bir o kadar gerçek edebiyat okurlarından
tek beklediğim…
Okuyucu kimliğimle büyüdüm
bütünleştim ve hayatım şekillendi hem üstelik elime geçen ne ise okurken bazen
tek bir yazara odaklanıp tüm eserlerini yüreğime indirdiğim ve de yüreğime inen
elbet o delice sevdalısı olduğum yazarın son kitabını tetikte beklerken.
Sayısız yazar ve tür ve tükenmek
bilmeyen okuma sevdam nihayetinde kendimle uzlaşı geliştireceğime dair inancım
ötesinde farkındalığım da tam anlamıyla gelişmemişken…
Mahzense saklı bir sanduka. Mastika
diyen şen insanlar gezegeni.
Ve matemi sırtlandığım en çok da
mahremim iken kimse sınırını aşıp her halükarda ne diyeceğimi de bilemediğim
ve…
Saat tut, sevgili okuyucu tut ki kaç
saat dayanabileceğim yazmadan ve umut etmeden ve ağlamadan ve sevmekten de
vazgeçip…
Saatin değil saniyelerin önem
kazandığı en çok da kendimle buluştuğum o özel saatler ve hangi duyguysa bulup
buluşturduğum ve sen bilmesen de seni seviyorum, sevgili okuyucu.
Kimsin?
Nerede yaşarsın?
Nedir derdin tasan?
Ve seni mutlu kılan?
Asla senin özeline girme hakkım yok
bir o kadar yazdıklarım haricinde kimse canımı yakan biliyorum ki; gerçek bir
edebiyat dostu yazan kalemi ne zora sokar ne de art niyet besler.
Seni sevmeme izin versen de vermesen
de…
Ama bir izne tabi tutulayım da şu
devasa evrende azıcık da kendimi seveyim.
Kaç sene oldu sahi kendimi kendime
yakın bildiğim ve kim bilir kaç milyon kere kendimi çiğnedim ve kendimi suçladım
ve kim tarafından bilmezken neyle suçlandığımı?
Sözcük ambarındayım ve ben aç bir
tavuğum varsa yoksa gagaladığım sözcükler bir de içimin radarına takılı kalan
milyonlarca duygu elbette algılarım ardına kadar açık bazense görmediğim ve
duymadığım…
Sevgili kendim ve sevgili okuyucum,
sıra ne zaman gelecek sahi mutluluğa ama ne benim ne de senin mutluluğun ve
huzurun değil tek önemli olan elbet tüm kâinatı kapsayan bir mutluluk ve de
güvenli ve huzurlu bir dünya özlemi.
Çocukları bekleyen bir dünya üstelik
acıtan, zarar veren ve dokunan kirli eller ki sadece vücuda değil ruha da
dokunan kirli varlıklar en çok da zalimin gurur kaynağı iken can yakmak.
Bunca sıkıntı ve izdiham ve kaos
yaşanırken dünya genelinde asla da umursamıyorum hani ne zaman huzura ve mutluluğa
kavuşacağımı çünkü benden önemli olan değerler var ve insanlar ve gençler ve
çocuklar hele ki böylesi bir genç nüfusa sahip olduğumuz ülkece hem de dünya
genelinde milyarlarca insan. Benim mutluluğum zaten yolcusu olduğum kaderimde
yazılı ya da değil ama ben bir şekilde mutlu olmayı başarıyorum en başta şükür
duygusuyla birleşip yolumu zaten baştan tayin etmişken.
Sözcüklerimi elbet özenle seçiyorum
gelin görün ki ruhumdan akan çoğu sözcüğü ilk hali ile bırakıyorum zaten yaş
selimde hepsi iyice arınıyor ve tuzağa düşmemek adına hayatta sürekli etrafımı
kolaçan ederken biliyorum da koruyucumun gözetimi altında olduğumu herkes gibi
üstelik belki de inancı olmayanların yarattığı bunca olumsuz şartta biliyorum
ki hiçbir suç cezasız kalmıyor evrende.
Senden başlayıp da yazıma böylesi bir
girizgâhı uygun buldum aslında kendimden başlamaktı arzum ama kendimsiz bir
yazıya meylettim her halükarda yolum yine kendime düşerken.
Kalemimle tokalaştığım ilk günün
üzerinden takriben sekiz sene geçti ve ben hala aynı heyecanla belki de
katlanan bir coşku eşliğinde sözcüklerimi akıtıyorum ruhumun sebilinden ve
Allah’a nasıl da şükrediyorum bir o kadar bana inanan ve destek veren değerli
hocalarıma ki haklarını asla ödeyemem.
İnancımla var olduğumu bilmek en çok
da yoktan var edildiğimiz dahası da var:
Biraz isyankâr belki ne istediğini
pek de bilmeyen bir insandım öncelerinde özellikle eğitim hayatımı tamamlayıp
iş yaşantıma başladıktan sonra aklım iyice karıştı bu anlamda bir meslekten
diğerine kondum gerek iş değiştirdiğim gerekse yeniden bir meslek sahibi olmak
adına üşenmeden sil baştan eğitimini aldığım.
Hayallerimdi beni peşinden sürükleyen
oysaki kendimin peşinde olduğunu ancak yazmaya başladıktan sonra anladım.
Bir sürü sıkıntı gerek özel hayatımız
ailecek bir o kadar dile getiremeyeceklerim ve son zamanlarda artan bir
yoğunlukla 2020 senesinin pek çok insana olduğu gibi bana da iyi gelmediği.
Yazmam çok normal çünkü istiyorum.
Yazamadıklarım da var, sevgili
okuyucum tıpkı senin de bana söyleyemediklerin gibi bu anlamda orta bir yolda
buluştuğumuza dair geliştirdiğim inançla sana duyduğum sevgi ve saygı çok
şeyden üstün bir o kadar bana olan desteğin.
Adım yok benim yazarken.
Sözcüklerim de yok çünkü onlar henüz
kuluçkada ve ben ambara bir dalıyorum ki uçuşan sözcüklerden kendime muhteşem
bir dünya inşa ediyorum sözüm ona. Ve ne yazık ki bu saklı cennet bir anda
cehenneme dönüşebiliyor ve harfler yer değiştiriyor ne zamanki cennet diyesim
gelip de cinnet geçirmeme vesile olan anlamsızlıklar ve düş gücüme söyleniyorum
ama gerçekler o kadar aşikâr ki ve ben sadece kızıyorum ama kendime…
Kolay olduğunu sanma sakın ama
yaşamanın.
Zor olduğunu asla sanma elbette
yazmanın aslında ikisi bir bütünlüğe denk düşüp beni benden ediyor derken beni
bana sunuyor.
Söz savunmanın madem hele ki son
zamanlarda yaşadığım sıkıntıların haddi hesabı yok ve bunu da dert etmemeye
çalışıp…
Hangi hanede olduğumu da bilmiyorum
sözüm ona artı parantez açıyorum güne gel gör ki eksi hanesindeyim ve gittikçe
küçülüyorum ama sıkıntılarım çığ gibi büyüyor ve bir anda boşluğa düşüyorum
çünkü kendimi yutup biliyorum ki tüm artılar eksiler sayesinde hiçliğe dönüştü.
Kısaca iki eşitliğin birbirini götürdüğü elbet sıfırdan asla haz etmesem de
biliyorum ruh kütle endeksimi.
Bir taslaksa içine hapsolduğum sınırlarını
da elbette ki ben belirlerim.
Bir tasaysa sahibi olduğum kimse de
demesin ki hani, nedir derdi.
Bir teveccüh ise ne mutlu.
Bir taarruz ise kimse kimin
sınırlarını ihlal eden.
Bir tezat varlıksam evrende teşkil
eden ne gam hele ki her birimiz biricik iken ve işte binlerce cephede verdiğim
savaştan arda kalan yeni bir ben:
Hırpalanmak elbet lakin beni benim
kadar hırpalayamadı evren yine de sıkıntıların büyüdüğünü yadsıyamam ve her
şeyi de bire bir dile getiremem üstelik bu, asla etik olmayacaktır.
Eşkâlim, emsalsizliğim, Enderun
mektebine devam eden sözcüklerim elbet eşref saatim geldi de yüzüm gülmeye
başladı çünkü kalemimle hasbıhal ediyorum bir o kadar yadırganıyorum da sevgili
okuyucu en çok da yakın çevrem ve ne yazık ki sağlıklı bir diyalog kuramıyorum
çoğu insanla ama bir şekilde kendime yüzleşip kendimi de bayağı sevmeye
başlamışken görünen o ki; canımın daha da çok yanması gerekiyormuş.
Gerçek olduğuna inanamadığım şeyler
var bir o kadar benim de gerçek olduğuma inanamayanlar gibi.
Ve de hayal mahsulü binlerce cümlem
bir o kadar da gerçek olan belki de benim hayal gücümle gerçeklerin restleştiği
fakat bunu yapmaya mecburum çünkü beni var eden bir duygu ne zamanki kendimle
restleşsem bu yüzden bir ömür kimseyle de derdim olmadı en büyük derdim bizzat
ben iken.
Sevgimi çarçur etmekte de üstüme
yoktur ama eksilmeyen bir potansiyel ve kimse olumsuz duygularla var olan koşa
koşa uzaklaşıyorum onların yanından yine de bir yerlerde yolumuz kesişip bayağı
ağır darbeler alıyorum.
Hala da bir yazar olduğuma
inanamadığım zamanlar var çünkü edebiyat uçsuz bucaksız bir dünya ve
duygularım, düşüncelerim de sınırsız olduğu için biliyorum bildiğim tek şeyin
hiçbir şey olmadığı halde sonsuzluk denen mefhumla da çok şeyi aştığım için
nicesini de aşabileceğimi biliyorum. Elbette Allah’ın izniyle.
Yâd edilesi mazim ki çok da keyifli
olduğunu söyleyemem ama kendime çok güldüğüm içinden midir ne kendimi oyalamayı
da iyi kötü başarmışımdır en azından başkalarının hayatına duyduğum saygı ile
içimdeki sonsuzlukla kendimi beslerken bir o kadar benim de hayatıma saygı
duyulması gerektiği inancı ile.
Gerçek hayatla uzlaşı sağlamak çok da
mümkün olmadığı gibi sanal ortamda da başa çıkamadıklarım bir o kadar haklarını
ödeyemeyeceğim iyi insanlar elbet her biri Allah dostu ve yazmanın önemi
konusunda hemfikir olduğumuz üstelik bana ilk günden beri inanan az sayıda da
olsa değerli insanlar ve hocalarım ve onlardan her gün yeni şeyler öğrendiğim.
Beni benden uzak tutan bir ben ve bir
o kadar kendimi keşfettiğim elbette edebiyatın sihirli dünyasında mümkün olan…
Sana söyleyeceğim çok şey var,
sevgili okurum ama öncelikle canımın daha çok yanması gerekiyor ki kendimle
bağdaşayım ve yazmam da mümkün olsun.
Mutluluk çok izafi bir kavram ve ben
aynı anda ağlayıp gülmeyi becerirken üstelik en mutsuz ve umutsuz anımda bile
yanan ışığı seçip çok uzaklardan derken devasa bir aydınlık ve ruhumla sözleşen
dış dünya derken iç dünyamda infilak eden neyse bir şekilde günü ve hayatı
derleyip yeniden masaya yatırdığım…
Sizsiz olmaz asla.
Bensiz bir dünya nasıl olurdu? Bunu
önceleri bayağı merak ederken artık lügatimden attım bu soruyu hem mademki
yaratıldım hayatın ve umudun ve sevginin hakkını vermeliyim ve inancımın
sonsuzluğa denk düştüğünü bilmek belki de sınırsız hayallerimle yüzdüğüm bir deniz
üstelik yüzmeyi bilmeden balıklama atladığım.
Can simidim ise sizlersiniz.
Sevgilerimle.