Yol Ulvi
Hayatın Yaşantın Ulvi, Ulvi Olmayan Dünya Ve Çıkarların Arzu Ve Hırsları Kim Ne
Etsin Ki Sonu Hüsran Olduktan Sonra?
Toprak bu, içinde taşı da dikeni de
taşır, altında altını da taşır.
“İnsan özüne doğru yol almaya
başladığı zaman ona yeni kapılar açılır, yeni fetihler verilir. Hz. Mevlâna
şöyle diyor:
“ Biz geceleri sabahlara kadar sevda
dalgaları içindeyiz.”
Bu sevda dalgalarını yakalayanların engin sulara açılması mukadderdir. Onları
artık sahildeki çakıl taşları oyalamıyor.
Mevlâna devam ediyor:
“Can tertemiz bir ayna, ten de onun
üzerinde bir tozdur. Tozun altında olduğumuz için güzelliğimiz görünmüyor.”
Ten tozunu can aynasından silenler çoğalıyor. Ümit bardağına, pınarlar dolmaya
başladı. Oluşun baharı geldi, ardından yaz sökün edecek. Bu çiçekler, bu meltem
boşuna değil. Varlığı yaratan, bahara irade buyurmuşsa, kimin haddine bahara
direnebilmek? Göreceksiniz, nice odunlar çiçek açacak ve ateşe girmekten
kurtulacaktır. Dünyada yüzyıllık kışın ardından baharlar geliyor. D. Ali Taşçı”
Bende kardeşimin bu sözlerine
gönülden katılıyorum ve devam ediyorum. Bizlerde
aşkın kapısında askla yanmış ve daha çok yanmakta ve bu aşkla hakka varırken
yanmayı seçmiş, bu aşkla insanı seven bundan gayrı muradı kalmamış insanız elhamdülillah
Rabbime çok şükür. Aşkın hak aşkının güzelliği karşısında hayranlığına bakarken
kendimizden geçmiş yok olmuş, kalabalıklarıyla rezilliğini ortaya sererek,
Peygambere dil uzatanlara elimizi duayla hakka açarak rezil etmesini Kahhar
ismi hürmetine kahr etmesini dileyerek, hakka aşkla esir olmuş kullarız… Hamd olsun çirkinliklerden uzak kalmak gibi
bir gayemiz bizi uzaklaştıran imanımız var.
İnsanız ve hakka iman edenleriz o
nedenle bu âleme gelişimizin bir gayesi var. Bütün kâinat ve bütün varlığı
sevmek hakkına tecavüz etmeden, kötülüklerden korumak mevzusu biz iman edenlere
düşer, işte bu kadar basit ve öz… Herkes
bu borcunu bilerek hakka yürür ya başarır ya başarmaz o ayrıdır, önemli olan
hangi yolda hangi amaç için yaşadığını bilmesidir. İnsanı huzura götüren hak
aşkı imanla, daha çok aşkla yanmakla, sevmekle fazla yanmak yakmaz kül olmak söndürmez,
bu yanma âlemdeki zalimlere meydan okumak için yeşermektir güç toplayarak karşı
çıkmaktır, pişmektir. İşte bundan sonra mağlup olmak yoktur hakkın zaferi
vardır.
Olayları yüzeysel değil, derinliğine
düşünerek analiz etmek biz iman edenlerin görevidir. Keyfimizden öte, hayatın insan hayatının genişleyerek mutlulukla
dolmasını istemek asıl görevimizdir.
Ey insan Sen evet sen eskimeyen imanla şuurla izan ve idrakle
solmayansın yok olmayansın… Rabbimiz sonsuz bir hayat ve güç sahibi, bu
sonsuzluk hayatına doğru ölümle yürürken seni kim tutabilir ki ,ölüm sonsuz hayatın
adımlarına doğru gidiş olduğunu, bu gidişle sonsuzluk sahibi güç sahibi Rabbine
habibine varacağın anın sevincini bileni kim yolunda alıkoyabilir ki? Tecelli
edecek hayat ve hayatın içindeki yürüyüş yolunda zalimden tehlike var diye, kim
seni yolundan alıkoyabilir ki? Yol ulvi hayatın yaşantın ulvi, ulvi olmayan
dünya ve çıkarların arzu ve hırsları kim ne etsin ki sonu hüsran olduktan sonra?
Ey insan sen imanla haram olmasında şüphe bulunan şeylerden ve yakışıksız
işlerden sakınansın, yaklaşmayansın, bu şekilde yaklaşanlara da izin
vermeyensin dön aslına ve bu yolda yürümeye başla ya da otur bunca zilleti
yaşar esir düş özgürlüğünü esaretle değiştirirsin… Yol belli niyet belli duruş
belli ya da bu yolda olmazsan vuruşu belli üç kuruşu değersiz sonu elemli, vesselam.
Mehmet Aluç