1
Bir Şiir “Var İmiş” İle Tahlil Ve Gülümsememle Kısa Bir Analiz.
Bugün sitemizde Derviş Baba mahlasıyla yazan kardeşimin “Var İmiş”
şiirine bir tahlil gülümseme birkaç açıklama eklemek için klavyenin başındayım.
Kardeşim
Rabbine niyazda duada bulunurken aşkla gönlünde geçenleri seçerek mısra mısra
yazmış, elimden gönlümden dilimden geldiğince az açıklayarak bir gülümseme
ekleyeceğim inşallah. Kardeşim mana dolu şiirine böyle başlıyor
“Var
İmiş” Ne Var imiş? Hak var imiş âlemi insanı yaratan Âlemlerin Rabbi var diyor
kardeşim.
“Bir
nâr-ı (Bir ateş gibi insanın içini
yakan üzüntü ve kırgınlık )mehtap şuhub(bulutlar) eder candan , (canı
sıkıntıya sokar)”
“İnsan
diye nâra(bağırma haykırış) eden bir nehib (korku dehşet)var imiş .”
Aşkla yaşamaya tatmaya mecbursan
eğer onulmaz yaralar alma riskini baştan kabul etmeye de mecbursun demektir bu
ayrılıktır biraz özlemdir bazen de gözyaşıdır...
Âşık olmak, ama gerçekten “olmak” “kendin
olmak ham iken pişmek seven olmak”, kendini olduğun gibi gönlünden gönüllere vermektir
karşılıksız. Sine göğüs denen o kafesin içindeki gönlün en kuytu köşesine
gizlenmiş, ortaya çıkmak için yeterince cesaret isteyen o deryanın kapısını
açarak onu vermektir, sevmektir varmaktır koşmaktır… Aşkla yaşayan böyle yazabilir aşkı gönlünde
imanla taşıyan yazabilir, aşkla iman yazma aşkıyla ancak bu kadar olgun
ışıldar ve ortalığı karanlık olsa dahi, gün ortasındaymış gibi apaydınlık eder,
görülecek seçilecek bir hale getirir diyelim devam edelim.
Gökyüzünde derken yeryüzünde savaştan
zulümden haksızlıktan dolayı zulüm gören yanan mazlumların sıkıntısı ezası
yükselirken karanlık gece gibi olan insanın zulmüyle, gece gibi karanlık alev
alev yanarken gökyüzünde feryadı kaplarken âlemi, bulutlar taşıyamaz bunu
karanlığından taşıdığı sıkıntısı sıkar insanı karanlık eder âlemi… İnsan bu
sesini duyurmak için bağırır duyan yok, insanda Rabbim senin korkun yok
sakınması yok…
“Gezegenimiz artık nefes almıyor.
Pek çok tür canlılar yaşarken dünyamızda çoktan tükendi bile. Ormanlarda
yaşayan milyonlarca ağaç ve canlı yakılarak, çıkar uğruna gözünü kırpmadan
kesilerek yok ediliyor. Bir avuç altın bulmak, arazi için?
Afrika’da, dünyanın en güzel su
kaynakları kullanılamaz hale geldi. Değerli (!) petrole bir an önce ulaşabilmek
için kuyuların üstünde kalan doğal gaz yakılıyor, yukarıdan bakıldığında
dumandan yer gözükmüyor. Elmaslar, insanın kendi kanıyla yıkanıyor. Denizler,
okyanuslar içler acısı. Atıklar ve kirlilik yüzünden pek çok tür yaşamıyor.
Okyanusların sıcaklığı bir buçuk derece daha artarsa canlı, tek bir resif
kalmayacak ve buralardaki tüm yaşam ölecek. Yüzde kırkını şimdiden kaybettik.
Savaşlar, nükleer denemeler ya da
felaketler…
Şehirler, zaten kendilerini
öldürüyor. Gökyüzünün kirlilikten gözükmediği bölgeler var. İnsan gezegene
zarar verirken, kendini de yok ediyor.” Artık gerisini siz düşünün diyor
kardeşim.
Gece
üzgün mehtap üzgün insan gönlü canı gibi kırgın sıkıntılı bulutlar
İnsan
bağırır çağırır zulüm dursun diye hak korkusu olmayan insanlardan dehşetleri
yaşatanlar var imiş
Haklısın kardeşim haklısın, yaraları
sarılamayacak adımlarımız yoktur. Kendini düşünmek çok güzel olabilir,
insan kendisiyle mutlu olamaz deva olamaz saramaz, bunun için birlikte olmak
yaraları sarmak gerekiyor bunun için koyulmak gerekiyor adım atmak gerekiyor.
İşte bu gereklilik varmak sarmak kendinize gerçeğin diliyle seslenirken
dürüst adil olma cesaretini göstermemiz gerekiyor.
“Küllü
kader(Allah'ın sonsuz iradesiyle)
imtiyazıyla(imtiyaz) yâr dan , “
“Namzeti
(Aday) mukadder(değeri bilinmiş) bir nihân(gizli) var imiş. “
Âlemlerin
Rabbi Allah C.C. Sonsuz kudretiyle yetkisiyle sevilmek yârden imiş, severken
insanın sevileceğini belli eden işaret yârin gönlüdür. Mevla orayı göstermiş
gönülle sevin demiş. Ey insan ey âşık sen adaysan değerini bilmek için o gönül
içinde gizli sırlar vardır değerini bil, ben yüzüne değerine malına bakmam o
gönüle bakarım derMevla...
Allah’ın
sonsuz iradesiyle yetkisiyle belirli olan gönlü sevmek seninle o yârdendir
Sevmeye
hazırsan gönüllüysen belli olan zamanda değerini bilmek adına gizli sırlar var
içinde
“Cevr-u(Etrafı su ile
çevrili kara parçası) cerahim(suç kabahat) olsa onun şân'ı , “
“Ona
aşiyan(kuş, yuva) olan var imiş .”
Gönül
etrafım çevrili bir kara parçası suç kabahatle dolu olsa bunu şan yükselme
bilse, o gönül ki uçar gönülden gönüle o yâre gönül yuvasına konar gönül budur
bunun için var olduğunu bilenler var imiş.
Gönül
bir kara parçası etrafını sarsa da günahla kabahat suç
O
gönlü bir kuş gibi uçarak yârin gönlüne yuva yapandır
“Külfet(yük)
gark(batma sarma gömme ) eylerse bu sarhoşu senden ,”
“Elbet
Vuslat’ı ecel diye bir gazel(doğaçlama taksim gezinme) var imiş .”
Sırtımdaki
yük dünyanın derdi çilesi Rabbim beni yere gömse de beni sarhoş ederek yani
aklımı başımdan alsa senden uzaklaştırsa da, elbet ki sana kavuşmayı ecelle
bekleyen kavuşmayı ölümden sonra bilen bir yaprak yaprak kader rüzgârın da
sürünerek ya da hayata uyum sağlayarak yaşamaya çalışan gezen kulların var
imiş.
Sırtımdaki
yük çile ağır gelse de batırsa da dünya hayatı yolundan aklımı başımdan alsa da
Lakin
sana varmayı kavuşmayı ölümle varmak bilenler gezinerek arayanlar var imiş
“Fazlından
(takdir edilen haktan)kerem(izin verme) eyleyüp sertâcından (baş tacından)
buhran(bunalım) etme,
Zira
ruhunda ram (boyun eğen) eden bir gam var imiş. “
Takdir
ettiğin verdiğinle aşkla Kerem eyleyerek âşık gibi çöllerde gezdirerek buna ben
dayanamayarak, aşkı baş tacı verdiğini başım üstünde dedikten sonra baş tacı
ederken bunalımla ret eden eyleme bunalıma girmeme izin verme mutlak güç ve
kudretinle yardım et Rabbim. Ruhumda sana boyun eğen secde eden ben, dünyalık
gamlardan usanarak uzaklaşırsa sen bu ayrılığımı şaşkınlığımı gamdan bil, lakin
bu gama rağmen pes etmeden sana boyun eğen kulların var imiş.
Takdir
ettiğin hayattan aşktan baş tacı ederken bunalımla ret eden eyleme izin verme
Zira
ruhuyla sana boyun eğen gam çile içinde sana boyun eğen kullarında var imiş
“Sakın
ola âmâyı kalpten kör belleme ,”
“Onda
sende olmayan bir nazargâh'ı (bakış yeri) ilahi var imiş. “
Sakın
ola körlüğü yani görmeyeni kalpten görmez bilme, onda sende olmayan(gönlü
söylüyor) bir bakış yeri, ilahi bakış yeri yani Rabbimiz yüzümüze
zenginliğimize malımıza bakmaz gönlümüzde ne var ona bakar, Burası ilahi bir dergâhtır
insanın gönlü kırma sakın.
Ey
insan körlüğü kalpten yani yaratılıştan kör bakan bilme
O
gönül Rabbimizin baktığı içine girdiği dergâhtır bakıl yeridir ilahi bakış ile
bakan Rabbim var imiş
“Terazisi
neye minnet(gönül borcu) eder bilmem,
Lâkin
sen diye atan kalbi var imiş. “
Gönüldür
bu Rabbim, bazen şaşırır hak yer tartıyla bu teraziyle doğru tartamaz nedendir
bilmem, buyur savaşlar çıkar ilişkisi yitirilen değerler… Rabbim bilirimi
adaleti gözeten mazluma varan senden korkan, senin rızan için yaşayan kulların
var imiş.
Gönülle
hakkı gönül borcu sevmekle yanlış tarta bilenler vardır nedenini bilemem
Lakin
adaletli imanlı seninle olan senden korkan kalbi merhametli olan iyi kalpliler
var imiş
Ey
ilahi divan(yazan yazsın) bunca sevda neye dursun,
Seni
leylâ bilip çölünde mecnun olan var imiş.
Ya
Rabbim bilmem ki neden bunca yazan hatta seven insan var iken neden sevmezler
dursun kapı dışında derler, sevdanla aşkınla yaşamazlar, oysa seni arayarak
yolu çölde düşse (Leyla mecnunu söylüyor)Çölden sonra seni bulanlar var
imiş (Mecnun gibi) Burada az değinelim
bu konuya alıntı yaparak.
En ünlü halk efsanesidir. Leyla ile Mecnun’u bilmeyenler yoktur.
Birbirlerini seven tüm insanlara takılan lakaptır leyla ile mecnun. Âşık erkeğe
Mecnun, âşık kıza leyla derler. İş te bu aşkın hikâyesi şöyledir;
Mecnun bir kabilede dua ve adakla doğmuş olan bir çocuktur.
Gerçek adı Kaystır.
Leyla ise bir başka kabile reisinin kızıdır.
Tanışmaları okulda olmuştur.
Birbirlerine âşık olmuşlar.
Bu durumdan haberdar olan Leyla’nın annesi duruma karşı çıkar ve bir daha
kızını okula göndermemeye karar verir.
Kays Leylayı bir daha okulda göremeyince üzüntüden çılgına döner. Başını alıp
çöllere gider.
Mecnunun babası oğlunun bu durumuna çok üzülmektedir. Ve bir gün oğlunu da bu
durumdan kurtarmak için Leylayı istemeye gitmiş ise de Leylanın ailesi Kaysın
Mecnun (deli, çılgın) olduğu gerekçesiyle leylayı vermezler.
Bir müddet sonra Leyla kaçarak Mecnun’u bulur.
Mecnun çölde bazı hayvanlarla arkadaşlık etmektedir.
Mecnun Leylayı tanımaz Mecnunun aşkı artık ilahi aşka dönüşmüştür.
Babası Mecnunu bu durumdan kurtarmak için Kebeye götürmüştür. Mecnun ise Kâbe’de
aşkının daha çoğalması için duada bulunmuştur. ?Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl aşina
beni( yasama
sebebinin kaynağını askından dolay çektiği ıstırap değil yaşama arzumdur beni bağlayan
ve aşkın verdiği acıdan memnun olan insanın
duasıyla geldim ) Bir dem belâ-yı aşktan etme cüda beni. Beni bu aşkla böyle
yaşamaktan ayırma bunlar senden gelendir bela değildir deryadır beni ayırma
Bundan sonra aşkı çoğalır ve tüm zamanını çöllerde geçirmeye başlar.
Bir müddet sonra Leyla’yı ailesi zengin bir kişiye verirler. Leyla bir
oyun oynayarak zengin kişinin kendisine dokunmasına izin vermez.
Bir müddet sonra Leyla’nın evlendiği kişi ölür ve Leyla baba evine döner.
Baba evine döndükten sonra
Birçok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnunu çölde aramaya
başlar ve mecnunu bulur.
Ama mecnun artık bu dünyadan kopmuştur. İlahi aşkı yüzünden Leyla’nın varlığı
unutmuştur. Leyla’yı gördüğü zamanda tanımamıştır. Hatta Leyla kendini
tanıttığında Leylaya? Sen Leyla isen benim içimdeki Leyla kim? dediği
bilinmektedir.
Leyla mecnunsuz yaşayamaz ve yataklara düşer. Kısa bir zaman sonrada ölür.
Mecnun bir müddet sonra Leyla’nın ölüm haberini alır gelip mezarını kucaklar
ağlayıp inler ve şu sözü söyleyerek : ?Ya Rab mana cism ü cân gerekmez Cânânsuz
cihân gerekmez.? Ya Rabbim mana için can gerekemez ruh gerekir aşk gerekir,
aşksız Yârsız aşksız bana bu dünya gereksiz boştur der ve Oracıkta ölür.
“Ben
benden sertâc(baştacı) eyledim lâkin ,”
“Tahtıma
tâc huzuruma üryan bir kenef (aşağılık,
çok çirkin, çok pis, berbat.) var imiş . “
Bende
bunu taç eyledim lakin
Elimden
dünya nefsim şeytan aldı aşağılık berbat bir hale soktu böyle kullarında var
imiş (Buyurun savaşlar çıkar ilişkileri)
Bende
merhametli senden korkan kalbimle gönlüme baş tacı ettim lakin gönül tahtıma
dünya nefsim şeytan oturdu beni aşağılık çirkin berbat etti.
“O
hâlde bu lahzalar(an parça) beyhude (gereksiz) kalsa , “
“Her
kelâm (söz) ardında bi - mihnet (üzüntü sıkıntı)var imiş. “
Senin
rızan dışında bir parça gereksiz boş olanlar kalsa,
Her
sözden sonra üzüntü sıkıntı veren halleri var imiş
“Şimdi
nazende(hoş) güller ardında manolyalar , “
“Velâkin
(sahip yani), sevda adında kaktüsler var imiş. “
Şimdi
gönüllerde açan hoş güller ardında açan manolyalar
Buna
sahip çıkmayarak sevda yerine dikenleri yetiştirenler var imiş
“Fikrimi
zayi(yitirtme) etme ey güfte-i felâkım ,(felaket) “
“Zira
eflâkında (talih baht)bi - nebze civân (çok yakışıklı genç erkek ya da kadın) var imiş . “
Ya
Rabbim aklımı yitirmeye çalışsam da sen yitirtme bu sıralı sözlü hallerim
felaketim olur
Zira
sen bilirsin Rabbim bahtında talihinde bir an böyle olan yakışıklı genç erkek
kadın var imiş
Derviş
Baba
Kardeşimi
tebrikler ediyorum huzurunda bizi aşk diyarında hakkın imanın deryasında
gezmemize vesile oldu bu şiiri ile başka bir şiir tahlilinde görüşmek üzere
selamlarımla.
Mehmet
Aluç