Düşüncelerimi ihbar etmeliyim belki de kurtuluşuma biat bir haykırıştır en çok da baş aşağı edildiğimden çıkıp da yola varamadığım bir rota işte altı üstü.

Baştan sona saklı tutulan ve sondan başa saydığım ömrü yangına çeviren ve bir sözcük kadar cılız ama aşk kadar kudretli elbet İlahi Ateşin sıcaklığında erimeliydi içimde saklı tüm acılar ve devasa buzdağı.

Kenetlendiğim.

Kilitli yüreğim.

Elbet bahşedilmiş ömrün ve insanların kibri.

Susmaksa düşen payıma ne mi gelirdi elden?

İnancın sarkıtı büyüyen bir ateşe düşen yüreğim ve dünya üstünde neydi de bana rast gelmeyen?

Endamlı bir gülüş dilerken Rabbimden rahmet bildiğim o t/aşkın içimden firar eden yasın ve yaşın muadili iken kalem ve sözcükler ve işte tapındığım Rabbim ve ettiğim dualar ve bir adım sonrası, elbet adımı unuttuğum ama kalemin dirayetine sığındığım Rabbimden sonra.

Göğe kamp kuran bir melek gibi.

Göğe kanat açan ruhuma verdiğim son ikaz:

Ölmeli miydi en baştan yoksa tükense de sabrım daha fazlasını dilemek ve mücadeleye devam etmek mi kaldığım yerden?

Kala kaldığım.

Kat çıkacaktım oysa mutluluğa.

Umutlarımdı nihayetinde ket vurulan.

Kalburüstü acıların merkezinde saklı o dik açı elbet kederin dik başı elbet öne düşmeyen başım elbet gerisin geri kaçtığım kimi zaman ve bilmek ne acıydı ne acı hem de:

Bir arpa boyu yol gidemediğim ve genelde arpacı kumrusu gibi içime saklandığım hoş dışa vurumu ne olacaktı da kim el verecekti bana ezelden?

Fevri rüzgâr içimde esen.

Hayta ömür kadere kezzap atan.

Hala saklı hala revaçta yüreğim en sevdiğim Allah ve annem.

Bir nota diledim bir rota belledim ve not düştüm güne ve geceyi buyur ettim kalemin sefasını sürmek adına çıktığım yolda hayatın cefasına tanıklık etsin mi diye izdivacına talip olmuştum kalemin?

Kalender meşrepmiş meğer hayaller.

Azgın gölgeler azman nefsine tapan münafık ve işveli gölgeler.

Kayramda saklı bir hazine bense hayata ve aşka kepenk indirmiş ve sadece ruhumla ait olduğum bir dünya ve hala reşit kılamadığım aşk ve içimde saklı sefil çocuk:

Hükmeden kaderse başım gözüm üstüne.

Zulmeden bir ya da birçok beşerse sığındığım ve koştuğum Rabbim.

Elzem olan neydi peki ezelden elbet endamlı bir hayal gücünün dahi yetmediği hayatın izbelerdeki yolculuğu bense aydınlık yüreğimi çoktan rehin vermişken karanlığa…

Rest çekmekse mutluluğa…

Reddetmekse geleceği.

Anda saklı olan ve düne özlemim.

Yarının meali neden mi kararmıştı bir gecede?

Aslında binlerce gece ve binlerce kara gölge belki de kötülüğün büyüsü ve nefsine tapan kimse azat edemediğim hayatımdan asla ruhum iken firar edemezken bedenimden ve sadece huzura duyduğum özlem ve tek çınarım elbet dağım elbet mabedim elbet en büyük aşkım…

Tanıklık eden ilk günden beri Mevla’m ve ben aşkı insanlarda ararken ve bulamazken kendimi yok saydığım binlerce neden ve dokunmak kendime belki de bir ömür dokunulmaz kıldığım ya da kılındığım…

Küfemde saklı ne varsa:

Onur, haysiyet, adap, adabı muaşeret ve ahlak ve hep de sanmıştım ki: herkes de ben gibi ya da tam tersi.

Ben de herkes gibi idim madem ama farkımı da reddettiğim aslında geç kazandığım bir farkındalık iken dünyanın ve sevginin beni reddettiği ve safça sevdiğim dünya dolusu insan nihayetinde kendime geliştirdiğim nefretin de müsebbibi iken bunca ışık bunca ikaz lambası nihayetinde hâsıl olan kalp gözü.

Bir Allah’ın kuluna ne minnet ne eziyet ettiğim lakin sunulan eziyeti de meziyet bilenler ve işte ruhumla yüreğimle koştuğum o Güç ki yoktan var eden ve kıyılarında ömrün sayısız mucizeye de vesile olan.

Tamah dahi etmediğim dünyevi ne varsa ve hala bir keşiş gibi yaşadığım ve dönendiğim ve tavaf ettiğim evren nihayetinde alaya alındığım ve işte gerçek aşka kavuştuğum hem de ilk günden beri içimde saklı ve adını yeni koyduğum…

Bir hüsransa beni esir alan mademki eseriydim Rabbimin.

Bir esaretse vuku bulan oysaki severken özgür değil miydim ben?

Kavuşmaksa acıya.

Kabul etmekse kaderi.

Kederi dahi esefle karşılamadığım nihayetinde kendime zor da olsa ulaştığım.

Bir ç/ağrı ise başım gözüm üstüne.

Bir ağıtsa kimse de y/akmasın hani ardımdan.

Kibirli bir benlikse içimde saklı çünkü baş eğmediğim bir Allah’ın kuluna yaşadığım ilk günden beri üstelik.

Üsteleyen kimse üstüme alınmadığım.

Bir öz güvense eksikliğini hissettiğim ama tek güvendiğim O iken.

Sözcükler.

Sözcüklerin devasa rahmeti meğer mutluluk bir rivayetmiş.

Ve şimdi dolunayda döneniyorum etrafımda ve yıldız olmayı reddetmişken biliyorum ki içimdeki ışık hep de yanımdaymış belki de bu yüzden karanlıkla hep restleşmişim.

Bir mizansense mutluluk.

Bir öz veri ise kader.

Ne gelir ki elden?

Hayatın güncesi meğerse yüreği titreten o sönmeyen nefer.

Bir muradın belki bir itirafın belki de bir vedanın son cümlesi olmaya da hazır değilken…

Varsa vaktim; sona erecekse de akdim…

 


( Varsa Vaktim... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 27.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu