Serbest Kürsü / Biyografi

Eklenme Tarihi : 11.01.2021
Okunma Sayısı : 2335
Yorum Sayısı : 11


Evet, yazımıza ''Allah'ın Kızı'' Başlığını koysam da önce Yanık Ömer ile başlayacağım.

Atatürk'ün en sevdiği şarkılardan biri olan ''Yanık Ömer'' Şarkısının sözleri şöyledir:

Yanık Ömer, her savaştan bir yara taşıyor
Yanık Ömer, yiğit Ömer, övünmeden yaşıyor
Kurtuluş savaşında, yirmi sekiz yaşında
Mangasının başında, taşıyor
Yanık Ömer, yiğit Ömer siperleri aşıyor

Savaş biter, Yanık Ömer, köye döner
Köylü bütün bayram eder
Yanık Ömer kutlanır
Nişanlısı mutlulanır
Hey, Yanık Ömer, attan iner
Pembegül'e bağlar kemer
Köylülere gider haber
Düğüne, düğüne

Eline kına yakar, başına teller takar
Belinde altın kemer, öyle alana çıkar
Heey
Pembegül, allanır, pullanır
Yanık Ömer'in köyüne düğün alayı yollanır.


Peki bu şarkının sözleri ve bestesi kime aittir?

Şarkının sözleri de bestesi de Sadettin Kaynak'a aittir.

Yanık Ömer kimdir peki?

Aslında Sadettin Kaynak'ın oğlu Ömer Feyyaz'dır Yanık Ömer...

1931 doğumlu olan Ömer Feyyaz'ın, daha bebekken geçirdiği bir kaza sonunda vücudunda yer yer yanık izleri oluşmuştur. Bu sebeble baba Sadettin Kaynak, oğlu Ömer Feyyaz'ı '' Yanık Ömer'' Diye sever ve avutur.  Bu arada da Rabbimden nasıl bir ilham gelirse Yanık Ömer şarkısının hem sözlerini yazar hem de Hüseyni makamında bir şarkı olarak besteler.

1932 Yılında İstanbul Vali yardımcısı Nuri Bey'in evinde  Mustafa Kemal Atatürk adına verilen bir konserde Safiye Ayla bu eseri ilk kez Mustafa Kemal Atatürk'ün huzurunda okur. ( Daha sonraları da defalarca okumuştur.)

Bu arada Mustafa kemal Atatürk de Hatta Tatyos Efendi’nin hicazkâr bestesi “Mâni Oluyor Hâlimi Takrire Hicabım”ı, söyler. Bu şarkıyı ilk kez Atatürk'ten duyan Safiye Ayla daha sonra bu şarkıyı da repertuvarına ekler.

Mustafa Kemal Yanık Ömer'i çok beğenir ve aynen şöyle der: '“Bu şarkı çok sesli hâle getirilirse çok daha olgunlaşır. Bu kız, zannederim bu eseri bir orkestra refakatinde dünyanın neresinde okusa dinletebilir.''

 Safiye Ayla, bu arzuyu adeta vasiyet olarak kabul eder ve 1981'de, yani Atatürk'ün doğumunun 100'üncü yılında gerçekleştirir. Bütün masrafları cebinden karşılar. Bestenin orkestrasyonunu Muammer Sun'a yaptırır. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde seslendirir, kaydını alır. Ne var ki plağını bastıramaz, radyo ya da televizyonda okuyamaz.

Atatürk'ün bu isteği tam anlamıyla 2017  yılında gerçekleştirildi. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, 2017 Yılında hem Atatürk'ün hem de Safiye Ayla'nın  arzusunu yerine getirdi. Orkestra, bu kez Salih Kartal'ın düzenlemesiyle Yanık Ömer'i seslendirdi. Şef Cihat Aşkın'dı ve mikrofonda, duru sesiyle Dilek Türkan vardı...( Aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.)

Peki buraya kadar yazdıklarımın yukarıdaki başlıkla ne ilgisi var?

Şimdi oraya geliyoruz.  Yani Safiye Ayla'ya... Çünkü ''Allah'ın Kızı'' diye bahsettiğimiz kişi Safiye Ayla'dır. 

Kimdir Safiye Ayla? 

Safiye Ayla, kendi anlatımıyla 1907 Yılında İstanbul'da  Kadırga semtinde dünyaya gelmiş. Babası Hicazizâde Abdullah Efendi bir Filistinli tüccar, annesi ise küçük yaşlarda Suudi Arabistan'dan getirilip Osmanlı Sarayına alınan daha sonra saraydan çıkarılan Seyyide Hanımmış. Yani annesi de babası da Arapmış.

Babasını daha dünyaya gelmeden önce, annesini ise dört yaşındayken kaybetmiş. 

Annesinin ölümünden sonra onun can yoldaşı Eladil Kalfa adındaki kadın, Safiye'yi Çağlayan Darü'l Eytamına ( Yetimler evi) bırakmış. 

Çocukken tifo, tifüs, sıtma, uyuz gibi hatalıklara yakalanmış ama hayatı boyunce en çok hemoroidden çekmiş.

Yetimler Yurdunda ilkokulu bitirdikten sonra 1. Dönem TBMM Milletvekillerinden Bursa Milletvekili Şeyh Servet Efendi onu evlat edinmiş ve Bursa Öğretmen Okuluna vermiş.  Ancak asi ruhlu bir çocuk olması sebebiyle Bursa, Konya, Adana okulları arasında mekik dokumuş ve okuldan atmışlar sonunda...

Sonrasını şöyle anlatıyor Safiye Ayla:


''Parmak kadar çocuğu nereye gönderecekler? Beni eskiden tanıyan bir öğretmen Gevher Hanım vardı. Aldı İstanbul'a getirdi. Milli Eğitim Müdürü akrabasıymış. Eyüp'te bir ilkokula öğretmen yardımcısı olarak atadılar. Küçücük bir oda kiralayıncaya kadar Eyüp Camii'nin musalla taşı üzerinde geçirdiğim çok geceler oldu. O dönemde yakalandığım öksürükten uzun süre kurtulamadım.

Sonunda bir oda tuttum ama bu kez de eşyam yoktu. Mavi kumlu bir mantom vardı. Gece, yarısını altıma yatak, yarısını üstüme yorgan, gündüz de çalışma kıyafeti olarak kullanıyordum.

Kendim bir şey bilmiyordum ki çocuklara öğreteyim? O nedenle her derste 'Haydi Hayat Bilgisi' Diyordum. Cocuklarla sokaklara dökülüyor, şarkılar söylüyorduk. Bu sırada halk da, "Ne güzel sesi var bu kızın" Diye fısıldaşıyordu.

Bir hafız efendinin beni görmek istediğini söyleyip yanına götürdüler. Bu zat, ünlü Rebabi, Kemani ve Bestekar Hafız Mustafa (Sunar) Efendi'ydi. Sesimi dinledi, "Ooo ne kadar güzel. Yarın gel sana plak dolduracağız." Dedi. 


Mustafa Bey bana usul ve makam öğretti, yetiştirdi. Sonraları Yesari Asım (Ersoy) Bey'den de ders aldım.  İlk plağım Yesari Asım Bey'in "Bekledim de gelmedin" ve "Sevda yaratan gözlerini" şarkılarını kapsadı. "Sevda yaratan" bana şöhret kapılarını açtı, bir ay içinde meşhur oldum.''

Darüttalim Musiki Heyeti'nin bir konserinde sahneye çıkan Safiye Ayla, siyah önlükle sahneye çıkmasına maarif müfettişlerinin tepkisi nedeniyle bir süre sonra öğretmenlikten ayrıldı ve gazinolarda çalışmaya başladı. Hafız Ahmet Irsoy, Selahattin Pınar, Saadettin Kaynak ve Udi Nevres Bey'in müzik bilgilerinden yararlandı. Küçükçiftlik Parkı'nda ve Mulen Ruj Gazinosu'nda (1931) sahneye çıkan Safiye Ayla, assolistliğe yükseldi.

Safiye Ayla, sanat yaşamı boyunca başta İstanbul Radyosu olmak üzere Türkiye radyolarında sayısız konser verdi, beş yüzden fazla plak doldurdu. Doldurduğu plaklar satış rekorları kırdı. Büyük beğeni toplayan sesiyle ünü yurt sınırlarını aştı. Hüseyin Sadeddin Arel’in başkanlığı sırasında İstanbul Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti’nde görev aldı.

Konservatuvar İcra Heyeti’nde çalışırken tanıştığı besteci Şerif Muhittin Targan ile 8 Nisan 1950 tarihinde evlendi. Evlilikleri 1967’de eşinin ölümüne kadar sürdü. Evlendikten sonra gazino sahnelerinden uzak kalan Safiye Ayla, ayda bir verdiği Saray Sineması Konserlerinde dinleyicilerle buluştu. 1951’de başladığı bu konserleri 1974’e kadar sürdürdü. En son sahne konserini Atatürk’ün anısına Türk Kültürüne Hizmet Vakfı yararına 1987’de İstanbul AKM’de verdi.

"Seninle doğan güldür bu gönül" ve "Aşk yaprağına konarak koza öresim gelir" adlı iki de bestesi bulunan Safiye Ayla, 1942'de Rey Kardeşler'in "Alabanda" revüsünde Kraliçe Mimoza rolünü canlandırarak oyunculuk da yapmıştır.

Sanatçı, 14 Ocak 1998’de, İstanbul 'da yaşamını yitirdi. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Halen Allah'ın kızı konusuna gelmedim değil mi?

Efendim, Safiye Ayla'nın 1950 de evlendiği Muhittin Targan bir şeriftir. Yok yahu Amerikan filmlerindeki şeriflerden değil.  Yani Peygamberimizin soyundan gelen bir zattır.( Peygamberimiz Hz. Muhammed'in torunları Hz. Hasan'ın soyundan gelenlere Şerif, Hz. Hüseyin'in soyundan gelenlere Seyyid denir.)

Şerif Muhittin Targan ile evli olduğu yıllarda  minyatür sanatında üstad olan bir profesör Safiye Ayla'nın evine misafir olarak gelir. 

Sonrasını yine Safiye Ayla'dan dinleyelim:


''Şerif Bey'le evlendiğimiz zaman çok ünlü bir minyatür profesöru bizim eve geldi. Eşime, "Efendim, Şerif Hazretleri siz kimlerdensiniz?" Diye sordu. O asil ya, Peygamber'in torunu.. Amacı farkimızı ortaya koymak... Soruyu ben cevapladım. "O Peygamber'in torunu, ben Allah'ın kızıyım." Dedim.

"Evet" dedi. O zaman Sıraselviler'deki 66 numaralı apartmanda oturuyoruz. Profesör güldü ve şunları söyledi:
"Evet, sen Allah'ın kızısın. Girerken baktım, kapı numaranız 66.... 66 ebced hesabıyla ''Allah'' demektir."

Vakti zamanında her birimizin gönlüne dokunan şarkılar söyledi. Onu dinlemek bir ayrıcalıktı. Hâlâ da onun şarkılarını dinlemek bir ayrıcalıktır. Özellikle Ah bu Gönül Şarkıları, Çile Bülbülüm  ve tabii ki Yanık Ömer benim favorilerim arasındadır.

Allah rahmet eylesin. 

&autoplay=1/?autoplay=1&mute=0" allow="autoplay" frameborder="0" allowfullscreen>
( Allah'ın Kızı başlıklı yazı Sami Biber tarafından 11.01.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu