Gönül Adamı (Gönül Men De Diyebilirsiniz Uçan Gönül Adamı Da)
“Bir hikâye belki gerçek belki hayal. Sadece bir hikâye.
Sevgi ve aşk üzerine bir hikaye.
Bir zamanlar bir genç varmış. Bu gencin sevdiği ve âşık olduğu dünyalar güzeli
bir kız varmış. Onunla ilk bir radyoda duyduğu kan aranıyor ilanı için gittiği
hastane de karşılaşmıştı. Kan verdiği kişi kızın amcasıydı. Kız ona teşekkür
etmek için gittiğinde daha yeni yataktan kalkmış ve gitmek için hazırlanıyordu.
Birden bulunduğu odanın kapısı açıldı ve kız içeri girdi. Çocuk ağır ağır
kapıya baktı “Yine hemşirelerden biri geldi herhalde” diye düşündü ama gelen
hemşire değildi. Kız ona doğru yaklaştı “çok teşekkür ederim sayenizde amcam
yaşayacak” dedi. Genç mağrur bir şekilde “ben olmasaydım bir başkası da gelir
yardım ederdi. Hiç önemi değil.” Fakat kız onu dinlemedi. “Size bir yemek
ısmarlayabilir miyim” dedi. Çocuk reddetmedi içinden “bu kadar güzel bir kız
reddedilebilir mi” diye geçirdi.
“Tabi ne zaman isterseniz.”
“Hemen şimdiye ne dersiniz.”
“Şimdimi ?”
“Tabii ki hem bende beklerken acıkmıştım”
ikisi birlikte yemeğe gittiler. Yemekte muhabbetleri devam etti. Hep birbirleri
hakkında konuştular. Oğlan kızdan ilk gördüğü anda hoşlanmıştı. Kız ise sadece
teşekkür etmek istediği bir yabancıdan bu kadar çok hoşlanacağını düşünmemişti
bile. Konuşmaları sırasında aynı şeylerden hoşlandıklarını fark ettiler ikisi
de aynı tür filmlerden hoşlanıyor aynı tür müziği dinliyor hatta son zamanlarda
aynı kitapları okumuşlardı. Kız bir erkeğin kendisinin sevdiği şeyleri
sevebileceğini daha önceden hiç düşünememişti ve karşısında böyle biri vardı.
Yemekten sonra kız telefonunu verdi. “Daha sonra ararsan konuşuruz” dedi. Bu
oğlanın çok hoşuna gitmişti. Akşam olduğunda kız telefonunda bir mesaj gördü
“Dünyanın en güzel bayanına. İyi akşamlar” yazıyordu. Kız birden şaşırdı. Bu
kadar erken bir cevap. Demek ki oğlanda ondan hoşlanmıştı. Buna çok sevindi ve
hemen o da cevap gönderdi. Bu mesajlaşmaları birkaç gün böyle sürdü. Sonunda
oğlan ona çıkma teklif etti. Kız hemen kabul etti. Hayatlarının en güzel
günlerini yaşıyorlardı. İki sevgili iki âşık. Aşkları o kadar büyüktü ki
sevgileri o kadar içtendi ki bu sevgileri çevresindeki insanlara da yansıyordu.
Fakat oğlanın ailesinin bu aşktan hiç haberi olmamıştı. Hep onunla sevilisi
olmadığı için dalga geçiyorlardı şimdi de sevgilisi olduğu için dalga
geçecekleri ve bunu hiç istemiyordu. Ama kız ailesi ile tanışmayı çok istiyordu
oysa her seferinde bir bahane uydurup erteliyordu. Oğlan kızın ailesini bir
kere görmüştü. Ama hiç tanışmamıştı. Kızın ailesi İzmir de oturuyorlardı
kendisi ise İstanbul da amcasını yanında oturuyor ve okuluna gidiyordu.
Sonunda oğlan kızın ısrarlarına dayanamadı ve onu ailesi ile tanıştıracağını
söyledi. Kız buna çok sevinmişti fakat daha önce ailesine gitmesi gerektiğini
geri döndüğünde hemen ailesi ile tanışmak istediğini söyledi. Anlaştılar ve kız
İzmir e doğru yola çıktı. Aradan bir gün geçti iki gün geçti kızdan bir ses
yoktu. Oysa İstanbul da birbirlerini görmedikleri anlarda hep telefonda
birbirleri ile konuşurlardı. Peki, şimdi ne oldu da aramamıştı. Yoksa ailesi mi
izin vermemişti. Yâda yanlış bir söz mü söyledi yanlış bir şey mi yaptı. Neden
aramıyordu. Oğlan onu aramaya çalıştığında her seferinde telefonu kapalıydı. İki
hafta üç hafta bir ay. Oğlan sonunda kızın onu bıraktığını artık onu
istenmediğini düşünmeye başlamıştı ki ansınız bir akşam telefonu çaldı.
Telefonu ilk kez ona bu kadar acı acı çalıyormuş gibi geldi. Telefonunun
ekranına baktı arayan oydu. Telefonunu hemen açtı “alo” “alo” telefonda ki ses
kızın sesi değildi. Onun ablası olduğunu söyledi. Oğlanın telefonunu kızın
rehberinde bulduğunu bir arkadaşı olduğunu tahmin ettiğini söyledi. Oğlan
sevgilisiydim diyemedi “evet bir arkadaşıyım ama ondan uzun zamandır haber
alamıyordum” dedi. Ablası kızın yaklaşık bir ay önce İzmir e gelirken bir
trafik kazası geçirdiğini üç haftadır komada olduğunu söyleyince oğlan birden
dona kadı neden onu aramadığını şimdi anlamıştı fakat ablasının konuşmasından
olayın bu kadar olmadığını da anlamıştı. “Kardeşimi geçen gün kaybettik”
diyince oğlanın elindeki telefon bir den yere düştü. Duyduklarına inanmamıştı
sevdiği âşık olduğu kız ölmüş olamazdı. Telefondaki ses “alo” diye birkaç kez
seslendi fakat oğlanın cevap verecek hali kalmamıştı. Hala inanıyordu. İlk
uçakla İzmir gitti. Gerçekten ölmüş müydü? Bunu öğrenmeliydi. Ailesine
gittiğinde dünyası bir kere daha yıkıldı. Çünkü duyduklarını hepsi doğruydu.
Bittiği gün aşkını toprağa veriyorlardı. Yüreği buna artık dayanamadı ve gözerinden
birkaç damla yaş aktı. Onu son bir kez daha görmeliydi. Bunun için cenazeyi
arkadan takip etti camiden mezarlığa kadar peşlerindeydi. Mezarlıkta
görebileceği bir köşeden onları izledi. Onun yüzünü son bir kez daha gördü.
Alçak bir sesle “hoşcakal aşkım sen bu dünyada sevdiğim tek kişiydin” dedi.
Arkasını dönüp mezarlıktan çıkmaya karar verdi. Tam o sırada arkasından bir ses
duydu. Bu sesi daha öncede duymuştu telefonda ölüm haberini veren sesin
aynısıydı. Kızın ablası ona seslendi. Oğlan arkasını dönmeden önce gözündeki
yaşları sildi. “acaba siz bu kişi misiniz” dedi ve elindeki zarfı gösterdi.
Zarfın üzerinde “Biricik aşkıma” yazıyor ve yanında da oğlanın ismi vardı.
Oğlan ağlamaklı bir sesle evet o benim dedi. Ablası ona “bunu ölmeden önceki
gece yazmış ve size vermemi istemişti” dedi ve zarfı verip uzaklaştı. Oğlan
orada mektubu titreyen elleri ile hemen açmaya çalıştı. Mektupta sadece bir iki
kelime vardı.
“Aşkım seni ne kadar çok sevdiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Herkes
iyileşeceğimi söylese de ben öleceğimi biliyorum. Seni son bir kez görebilmek
sana son bir kez dokunabilmeyi ne kadar çok istiyorum ama mümkün olmadığını çok
iyi biliyorum. Sana sadece tek bir şey söylemek istiyorum. SENİ SEVİYORUM VE
ÖLDÜKTEN SONRA BİLE SEVİCEĞİM. Senden tek bir şey istiyorum. Benim ardımdan
hayata küsme. Ona sarıl benim için sarıl. Olumsuzluklara asla yenilme her zaman
güçlü ol o zaman sevgim her zaman yanında olacak ve seni koruyacaktır.
Kalp atışın olmak
Sonra seni hissedebilmek
Bir adımlık zamanda
Bunları şiirinde sen söylemiştin bana bende sana söylüyorum bir adımlık zaman
benim için sonsuza kadar sürecek hoşcakal aşkım. ”
Oğlan bu yazıyı okurken gözyaşlarına artık hâkim olamıyordu. Aradan yıllar
geçti. O mektup hala oğlanın cebinde. Ne zaman bir olay olsa ne zaman üzülse
mektubu açar ve yazanları okur üzülmemek için elinden geleni yapar. O zaman
sevdiğinin yanında olduğunu bilir...
Bir hikaye belki gerçek belki hayal. Sadece bir hikaye. Sevgi ve aşk üzerine
bir hikaye ...Alıntıdır”
xxxxxx
İşte burada olaylar olmadan önce ben giriyorum içine, biliyorum Rabbim ol deyince olur buna kimse engel olamaz lakin Rabbim izniyle Rahmetiyle diyelim verdiği eşiz yardımla diyelim devam edelim. Böylesi sonlarda hüzünlenir gözyaşı döker üzülürüm Rabbim cümlesini korusun zaten koruyan ve tek sahip çıkanda rabbimdir.
Araya devreye Rabbim izni ile ben gireyim (bir hayal düş sayın gitsin kısacası diyelim).
Sonunda oğlan kızın ısrarlarına dayanamadı ve onu ailesi ile tanıştıracağını söyledi. Kız buna çok sevinmişti fakat daha önce ailesine gitmesi gerektiğini geri döndüğünde hemen ailesi ile tanışmak istediğini söyledi. Anlaştılar ve kız İzmir e doğru yola çıktı. Kız içindeki sıkıntının yükü altında derin düşüncelere dalarken, ben gökyüzünde uçup yardıma ihtiyacı olan var mı diye gezinirken bir anda yüreğinde sıkıntı içinde seyahat eden kızın üzüntüsü, beni de üzdü. Böylesi aşkları severim birbirlerini aşkla seven gözlerine bakanı görünce, hayranlıkla bakar mutluluk duyarım. Zaten aşktan sevmekten daha değerli olan bir şey yok bu dünyada. Neyse endişe içinde genç kız düşünceler içinde iken, karşı şeritte freni patlamış tır yoldan çıkmak üzere, üzerlerine doğru geliyordu. Ben içimden “Medet sen yetişesin Rabbim” diyerek freni patlayan tır’ın önüne kendimi atarak, omzumu tır’ın ön kasasına dayayarak, fren vazifesini görerek tır’ın otobüsü ezmesine Rabbim sayesinde engel oldum. Bu olayı seyreden insanlar korku içinde, az sonra hayatlarından endişe duyanlar kazanın ucuz atlatılması sonucunda (tabi ben görünmezim o arada aramızda kalsın) hepsi Allah c.c.şükür ederek çok şükür Rabbim, ucuz atlattık yardımınla diyerek sevinç gözyaşlarını döküyordu. Biraz önce içinde sıkıntısı olan genç kızda feraha erişmiş, İzmir’e sağ salim varmıştı. Daha sonrasında karşılıklı ailelerle tanışıldıktan sonra, anlı şanlı olmazsa da sade bir düğün yapılmış iki âşık seven birbirine kavuşmuştu.
Mehmet Aluç