Delişmen ve de dolmayan miadın
yolcusuyum. Ne soluk tenim ne düşmüş süngüm ne de hüznümden yakınıyorum ve
akçıl resimler düşlüyorum düş öbeklerimde gerçekleri de masaya yatırıp sonra
tek tek kesiyorum masanın ayaklarını…
Ayyuka çıkan çok şey var aslında miadı
dolan da.
Benimse ne çok miladım var rüştünü
ispatladı ispatlayalı hayal gücüm, nasıl da top tüfek kuşanmışım da düşmüşüm
yola.
Eh, kolay mı? Asker torunuyum ve
gencecik yaşında bir bacağını vatanı uğruna feda etmiş acısından ölmüş gencecik
yiğit bir adamın özbeöz torunuyum.
Yaftalarsa dün de olan bu güne de
sarkan ama asla umurumda değil: insan kendini bildikten sonra gelin görün ki
kendilerini bildirmek de gelmiyor değil hani insanlara ama asla onlardan biri
olmayacağım.
Her anlamda doluyum işte:
Ruhum da.
Yüreğim de.
Zihnim de.
Yorgun filansa değilim asla ve
birilerine tamah eden ya da durduk yere yaltaklanan gölgelerden kendimi bildim
bileli uzağım ve miracımı da meskenimi de saklı tutmuşken.
Renkler var kol düğmelerine eşlik
eden güneşin.
Ve çapkın rüzgârın sürüklediği bir
yaprağım ama ne zaman istesem dalıma geri konuyorum zaten köklerime de dünden
beri sadığım…
Sağdıcımsa aşk: mizacım da.
Müphem duygularım yok ve
farklılığımın da farkındayım artık üstelik dünde saklı tüm kayıtlarımı günbegün
güncellerken içimi bilen ve içimi de teslim ettiğim Mevla’ma düşkün ve sadık
bir neferim.
Asılı kaldığımsa bir soy ağacı ve
öğretmen kimliğimle dolaştığım okul okul ve resmi ve de atanmış bir öğretmen
olsam da yüreğimin sertifikasını bana ilk günden vermiş Rabbim ve genetik
mizacımda öğretmen kızı olmanın verdiği gururla nasıl da sadığım soy ağacıma.
Ötesi de var ama bunu ne zaman dile
getirsem insanlar asla inanmıyor yine de vurguluyorum: Üsküdar’da türbesi olan
zat-ı muhterem, Aziz Mahmut Hüdai Hz.leridir belki de bendeki bu seyyah ve
gezgin derviş yüreğin sahibi ve de koruyucusu ne de olsa O’nun soyundan gelmek
ilk aşamasıdır beni bana sunan ve beni Rabbime sunan aslında bir ömrü heba edip
asla maddiyata önem vermediğim gibi kolaylıkla alaya alındığım hatta iftiraya
uğradığım ve karşılığında sadece gözyaşı döktüğüm…
Renklerim var benim.
Karanlığa da duyduğum bir aşk var
hem.
En çok gecenin gözlerine tutsağım
öğrenciliğimden bu yana gelin görün ki gece karanlığında içimdeki bitimsiz
aydınlıkla önümü de hep görmüşümdür…
Defalarca yere düştüğüm.
Defalarca mağlup geldiğim…
Mazlum ve hüzünlü yüreğime çok sıcak
bakmasa da insanlar ve umuduma sadık olsam da içimdeki cenneti ezenler…
Müdahil olduğum ne çok sıkıntı.
Muhafaza etmekse benliğimi ve
saygınlığımı…
Yalnızlığım dahi töhmet altındayken…
Bir ömür de aralıksız sorgulandığım
üstelik darağacında defalarca sallandırıldığım…
Suçluyum da çünkü renk renk olmayı
seviyorum.
Karanlığım kimi zaman ama aydınlığa
çıkmak adına acıyı da sırtlanmalıyım ki varlığımın neye denk düştüğünü da
anlamak olsun düşen payıma…
Hiçliğime kılıf geçirenler lakin çok
gereksiz çünkü herkes gibi sadece bir zerre olarak salınıyorum evrende gelin
görün ki yüreğimde yaşattığım sonsuzluk ve sevgi hissiyle haletiruhiyem
öylesine bir hal alıyor ki…
Mevsimlerden hazanım genelde.
Yağmur yağdı mı yazım.
Yaz olduğum kadar yazlara ve
yazmalara doyamadığım.
Kar yağarken terlediğim.
Ağustos sıcağında üşüyebildiğim…
Acıdan bile haz alıp ilhamımla
yarıştığım.
Bir yandan da etkisiz eleman olmanın
rüştünü ispatladığım…
Bir asal sayıyım ben: elbet bir’in ta
kendisi.
Yuvarlanıyorum da kimi zaman uçurumun
dibine çünkü duygularımı ve ondalık hissiyatlarımı yuvarlayıp kendimi
kolaylıkla da kendi ellerimle yerin dibine sokabilirken…
Açlığın da müptelası iken gelin görün
ki dünyanın en iştahlı insanı olsam bile çocukluğumdan beri bedenimi ve ruhumu
açlıkla terbiye ettiğim…
Hayallerle şerh düştüğüm gerçekler ve
kendimi ilk hatırladığım; dört
yaşlarındaki halim ve de hayali arkadaşlarımla geçen çocukluğum yetmediği gibi
bu günüme de eşlik eden en azından gerçekleri ve gerçek acıları sırtlayabilmenin
mümkün olduğu şükürler olsun ki; gerçeklere de herkesten fazla vakıfım ve kalp
gözümdeki uyarı sistemi ile seksem de sıkıntılardan ne kadar uzağına kaçsam da gelip
de beni bulur illa ki sıkıntılar ama feraha çıkaran da Rabbim elbet.
Mustarip olduğum binlerce efekt ve
bozuk frekans ve de çığırtkan mizaçlar oysaki elimi tüm samimiyetimle uzattığım
ve yüzüme inen mecazi şaplaklar elbet koştuğum yine Rabbim ve ah, etmeden
yaşamanın da müdavimi olabildiğim en çok da birlik ve dirlik hayallerimle
insanları hep sevdiğim ama artık kaçtığım ve de uzaktan sevmelerin meali iken
iç sesimle ve dualarımla illa ki tüm sevdiklerimi de kalbimde yaşatırken…
Her müşküle düştüğümde.
Varlığım ne zamanki meşgule versin…
Kozamda saklı bir örümcek ağı belki
de beni görünmez yapan.
Bense kelebek olmaya sevdalı bu
yüzden günü birlik yazılar ve şiirler yazmanın bende yarattığı coşku ve de
huzur.
Yine de ipek böceği gibi dolandığım.
Yavru bir kedi gibi de insanların
kucağına tırmanmak istediğim.
Gelin görün ki; bir kuş gibi de
ürktüğüm ama uçmaktan ve sevmekten de vazgeçmediğim…
Hangi renk ve mevsim?
Hangi duygu hangi zaman hangi mekân?
Varlığıma binaen hiçliğime meyyal ve
herkes gibi olmaya öykünsem de kimsesizliğimle bir kat acıyı fazlaca
yüklenmişken sahiplendiğim farkındalık mekanizması ile kim bilir daha basamak
atlayıp da ereceğim huzura ve mutluluğa ki…
Huzurun bu dünyadaki mevcudiyetine
duyduğum inanç tamamen sonlandı hele ki tek kişilik dünyam ve kendime inşa
ettiğim cennetim mademki kundaklandı bundan seneler evvel ve ben bir anda boşa
düşmüş bir vatandaş olarak evimden olmuşken ve öncesinde…
Bileğimin hakkıyla girdiğim hangi iş
olursa olsun şanssızlık ve sıkıntılar yakamdan düşmezken…
Hayallerim tescilli ve de patentli
iken en yakın dostum hayallerimi sahiplenip de bir anda sırtını dönmüşken…
Ve ben hala neyin mi peşindeyim?
Vuku bulmayacak bir mutluluk ve de
süre gelecek bir huzur mu?
Ve sahibi olduğum nerede ise her
şeyim ve de sevdiklerim elimden çalınıp ruhum gasp edilmişken…
Ama her gün yeni bir ümidi yeni bir
başlangıcı müjdelemiyor mu üstelik yazabildiğim kadar da vakıf iken hayata ve
düş mahsulü kimi yazımda kendimi coşkudan havalarda uçarcasına hissedebilirken
ve içimdeki bitimsiz sevgiyi hali hazırda koruduğum ve de çoğaltabildiğim kadar
nihayetinde kendimle de uzlaşmışken ve en büyük aşkı bana Rabbim sunmuşken ve
dünyadaki her şeyin gelip geçici olduğuna vakıf olup içimdeki çocuğu da deli
gibi severken üstelik yazmanın yarattığı bu devasa rahmetle özdeşleşip Rabbime
aralıksız koşarken…
Sizlerse beni hayata bağlayan temeli
yegâne güzelliklersiniz: beni bana sunan ve İlahi Ateşin kıvılcımları ile doğan
her yazımda ve şiirimde bana eşlik eden sizler ve sizlere tüm yüreğimle
teşekkür ediyorum.
Üstelik…
Yolun henüz çok başındayım ve
kalemime sahip çıkan sizler sayesinde aşmak zorunda olduğum daha o kadar çok
şey var ki ama en güzeli hayatla ve sizlerle aramda olan o güçlü bağ…