Düşlerimin perçeminden ördüm ben bu
hayatı en çok da sarnıcında saklı tuttuğum özlem yüklü niyazı sunduğum Rabbime
ve sunduğum kadar yüreğimi ve altına imzamı attığım sevgi ve umut dolu
akitlerimden kendime inşa ettiğim bir cennetin kapısıydı açılması ise an
meselesi en çok da temiz yüreğimde asılı kalan duygularımın örüntüsünde sayısız
mizansene denk düşüyordu şiirlerim.
Alametifarikasıydım mevsimin…
En sevdiğimse adım adım yaklaştığım
şah damarımdan tek seferde zıplayıp içime bandığım aşkın ateşi elbet örülü idim
bir zamanlar kehanetlerin bakracında buz tutmuş yüzeyinde nehirlerin aslında
şelale misali coştuğum ve koştuğum bazen söz geçiremediğim yüreğim ve ruhum.
Bir tamlama olmalıydı hayat ve
duygulardı tamlayan elbet tamlanan varlığım ve tavlayandı çapkın rüzgar en çok
da azığa aldığım hayatın küpeştesi ve kimi insan tarafından azımsandığım bazen
aksayan iç sesim ama yere düşüp de ansızın ayağa ve atağa kalktığım kırık
zamanların lehçesi.
Günlerden Gülizar.
Aşktı abat olan.
Ses idi çınlayan ve sözdü yazıya
dökülüp uçmayan…
Bazense uçan mürekkep en sevdiğim
kitap kokusu ve yazgım.
En sevmediğim fevri yüreğime eşlik
eden delişmen mizacımla dağlar tepeler aştığım…
Öykündüğümse huzur ve hala saklı
tuttuğum çocuk yanım ve layığıyla yaşamaksa özümsediğim yüreğimden firar eden
sevginin çömez heyecanında aşkın da neşriyatında kimi zaman afalladığım ve
rengimle açık verdiğim saflığımla saf tuttuğum o pervaz bir o kadar patavatsız
yüreğim elbet dilbaz kalemimde saklı tutamadığım içimden yansıyan duyguların
açmazında kimi zaman sükûtu hayale uğradığım.
Dev bir kozalak gibiyim kimi zaman
yerlerde yuvarlanan.
Bazense dağlar tepeler aşan bir çoban
gibi elimde kavalım yüreğimde vatanım dualarımda tüm sevdiklerim.
Haşmetli bir rüzgârsa içimi eşeleyen.
Raks eden bir mevsimse yüreğimde
çiçekler açan.
Solmakla iştigal bazense sönen bir
balon gibi ama en sevdiğim konduğum o beyaz bulutta adeta Rabbimle buluştuğum
imsak vaktinde yüreğimden sökün eden her duyguya da kucak açan iyiliğin
minvalinde gün yüzlü bir telaşla annemin dokunduğu saçlarımda uçuşan
kırlangıçlar gibi çiftleşen iç sesim ve kalemim…
Önünü alamadığım bir rüzgâr ki kimi
zaman.
Öykündüğümse dünde saklı mutlu
günlerim oysaki mutlulukla yolum fazla kesişmemişken kendimi iyi hissettiğim ne
zamanki yüreğimden taşsa aşkın taşkın nehirleri.
Bir imbat belki de.
Ya da aşk iken imdat çağrısı.
Yanan yakılan ve kavrulan elbet
sözcüklerimden ördüğüm ömrün nazında niyazında salındığım bir koku gibi gül
bahçesinden yayılan kimi zaman bir zümre ki demet demet gül misali tüm sevdiklerime
sunmak istediğim…
Top yekûn firar ettiğim içimin
zemherileri bazense top tüfek kuşandığım aşkın cenderesi.
Layığıyla bir kul olmaksa içimde
saklı tuttuğum her duyguyu neşreden kalemime duyduğum büyük aşk ile yanmanın da
meali elbet yazarak ihya ettiğim yüreğimde minicik buseleri devşirdiğim bahar
ikliminde bazen hala soğuktan üşümenin verdiği o sızı ile kaskatı kesildiğim
dünlerin de acısını çıkarıyorum işte:
Elbet severek.
Elbet yazarak.
Siması çok tanıdık aşkın çünkü
kendimi bildim bileli tutkunu olduğum en çok pembenin rötuşladığı ve beyaz ve
de hala masum kalabilmenin imkân dâhilinde olduğu bir fidan gibi boy atan aşkın
bazense boyumu aşan dalgaların asla durulmadığı ama her kalemi elime aldığımda
dingin bir haletiruhiyeye kavuşmanın verdiği o mutluluk ile yazmanın ve
sevginin iç içe geçtiği bir cennetin tahayyülünün de imkânsız olmadığı gerçeği.
Ben ne kadar gerçeksem misal.
Gergin mizacımda süt liman olma
özlemi ile hırçınlaşan yüreğimden nemalandığım aşkın peksimet tadındaki mizacı
ile örtündüğüm yalnızlığın duvarlar inşa ettiği ömrün bekası belki de kalemimle
yıktığım putlar devirdiğim tabular oysaki İlahi Aşkı mesken tutmanın da verdiği
huzurdur ne zamanki kalem dokunsa içimdeki hüzne ne zamanki sevmenin mealinin
yazarak ifa etsem…
İnkâr da edemem hani içimdeki hüznü.
İmha da edemem içimdeki saklı gül
bahçesini.
Belki de ihbar ettiğim aşkın
muhtevasıdır içinde çözüldüğüm bazense çömelip de yere toprağı öpüp okşadığım
en çok da hiçliğin mertebesinde beni yoktan var eden Rabbime duyduğum şükür ve
minnettir elbet yaza yaza yollar aştığım; seve seve içimdeki savaşı sonlandırma
gayesi…
Bir özlemse giderdiğim ve bir özne
iken önsezilerimi seferber ettiğim…
Bir düş’sem eğer içine düştüğüm aşkın
da serenadında saklı imgelerden ördüğüm umut.
Bir düşsem bile yeniden kalkabilmenin
mucizesidir elbet üzerine serildiğim zeminde değil aslında havada asılı
kalmanın ve uçmanın da ta kendisi…
Hayırlı Ramazanlar dilerim tüm İslam Âlemine…