antik lehçesiyle
bağrıma düşen
kaşı kara güzel buruk yörelerden
sızan bir tutam mezopotamya
çiçek açsa yüreğimin yamaçlarına
alev dudaklı güneşim
savur simsiyah saçlarını bağrıma
yurt ol mutluluğumun hür ırmaklarına
yağmur gökkuşağı ötesi kıyılara düştükçe
saklasam seni yudum yudum yarınlarıma
bahar yağmurları ağlar ardımdan
mabedimi arasın ceylan gözlerin
özgürce yüreğimde süzülen kanatların
bir yankı bitmeyen hüzünlü nağmelerin
senle kapansa gönlümün zindanı
kanatlanan sabahsız gecelerimde
kavrasam sımsıkı göz kapaklarını
kirpiklerin demlenen çayın buğusu
dumana sarılan yamaçlarda
gecenin kuytu sokağında
kesişen umutlarımı
sevgi bağı ile örsen kilimlere
nefesin kahırla örtülü bahtımı yıksa
tutunsam karanfil kokulu saçlarına
sığ gecelerin hecelerinde
nefesim bozkırlarda otağ kursa
harabeye düşen yalnızlığımı alsan
dağın yamaçlarında esen rüzgar olsan
ellerimi açsam gelsen kollarıma
ışıldayan kara gözlerinden
tutam tutam mezopotamya
sersem kır gülleri açmamış
yüreğimin kıraç topraklarına
güneşin saçlarından süzülen
çöllerin bağrında
buharlaşan çiy olup yağsam gözlerine…