Ve sonrası yıkımdı; bilemedim sonrayı
Cesurca vedam oldu, bileğime pranga
Ah bilebilseydim yâr, dünde akla karayı!
Sürer miydi onca yıl, hasretinle bu kavga
Ne muştulu bir haber, ne göğümde ak bulut
Görünmedi zahirde, odunla yandı içim
Hayalin dokundukça, yarına oldun umut
Koy verdikçe yarını, şimdi zamanda hiçim
Bu bizim hikâyemiz; diyebilseydim eğer
Hikâyedeki Ferhat, olmaz mıydım sanırsın
Diyememek kusurum, sevdama olmadım er
Korkaklığın bedeli, kalbimdeki sınırsın
Yağan yağmur da sendin, daldaki gonca da sen
Dalgada köpük oldun, dövdün hınçla karayı
Başımda sevda yeli, düşümde boran esen
Rüzgârların önünde, açtın benden arayı
Ah derdimin dermanı, zamanda kopan tufan!
Olsaydım güne sığan, kanat çırpan kelebek
Meydan okurdum göğe, kanatlandığım ilk an
Yer ve gök bir olurdu; aşkla örülü ipek
Gözlerinin derini, dipsiz bir kuyu gibi
Baktıkça Yusuf oldum; tutundum kaderime
Kader gülmedi bana, bilemedim gaibi
Yusuf bir sultan oldu; ben yandım kederime
Ama olsun be gülüm! varlığın vara konak
Kerem yangını gibi, gönlümü sardı alev
Duvarları rengârenk, bütün sütunları ak
Yandıkça harlı alev; ateş ki, Aslı’ya ev
Desem de tesellisi, olur mu ahmaklığın
Sebebi felek değil; ben yenildim hasrete
Aramakla bulunmaz, şifası korkaklığın
Devasız dertten gayrı, revanım esarete
Ve sonrası gözyaşı, elemdir günlerimin
Dünün çöplüklerinde, tebessümüm bir anı
Gözyaşıyla bezeli, bütün sürgünlerimin
Bilemem bir ömürde, içinde ben bulanı
Çalamadım feleğin, pamuktan kapısını
Bir tutam sevda içün, hasretinde uyudum
Zemheri gecelerde, kalbinin tınısını
Rüyalarda ararken, hasretinle büyüdüm