‘’Anlatmak istiyorum,
dinlemiyorsunuz.
Hayır, sanırım sabahı bekleyemem.
Bilmiyorum.
İnsanlar rüyalarını acilen
anlatmalı…’’(Alıntı)
Düş kırıklarım var benim:
Düşman başına.
Hem açısı olmayan acılardan
mustaribim
Lakin hala gülümseyebilmekteyim.
Şimdi kırık bir vazonun içine dalsam
dikenlerimle
Sızmaz mıyım arasından su dolu
vazonun
Elimde bir maşrapa yıkasam boylu
boyunca rüyalarımı
Kaç çeyrek gerçek eder düşlerim?
Düşlemediğim kadar düşkünüm artık
gerçeklere.
Yarım ağız sevenlere dahi kırgın
değilim
Kırıldığım yerden şiirler yazıyorum
Yazamadığım zamanlarda bol bol
ağlıyorum.
Yankısını duymadığım gök gürültüsü
Sesli bir yağmurun doğayla cilvesi
Nakkaşı güzelliklerin
Rahmetlerin saklandığı her delikte
göz kırpar gizlice
Bir sure gibi
İçimi boydan boya huzura erdiren
Dış sesin mağlubiyeti ile günü
bitirdiğim
Asla değil yalan.
Karnıma saplanan bir şiir
Bir şiirden sarkan o ip
Hani tutunduğum hayata
Pamuk ipliğinden bile cılız ve sıska.
Meşrebi sözcüklerin…
Tevekküle daldığım zamanların meali
İçimde büyüyen bir yangın
Yangından ilk kurtardığım elbet
şiirlerim.
Uzun soluklu bir roman gibiyim
Hala ön sözü yazılmamış.
Finişe çeyrek kala
Kalan aklımla başa döndüğüm kitabın
finali
Uyutulmuş hücrelerinde iklimin
İlla ki doğurgan bir hüzün
Asla da temenni etmediğim.
Şah damarımdan yakın bir ömür
Kendimi teslim ettiğim ve şükür
Yüklü sessizliğinde kalan zamanın
şiir bildiğim
Hayatın yazılmamış paragrafları.
Raf ömrü geçmiş bir dilim peynir gibi
Atıştırdığım gece yarısı
Yanında katık ettiğim üç beş dize
Annemin başörtüsünü öpüp koklarken
gizlice
Yeter ki kalalım göz göze
Göz göre göre terk edenlere inat
Sevgi ve imandır bizim limanımız
Yoksa şiirler neye yarar?
O örtmedikçe üstümü usulca
Uykulu gözlerimde minnet ve şükür
Ant içtiğim Rabbim bilir içimi
Dile gelmeyen neyse saklıdır O’nun
nezdinde.