Düş salkımları, azizim…
Düşsel bir ritimde saklı yalnızlığın
alası.
Sözcükler ne kindar
Ne hafif meşrep bir kıyım.
Sükûn dilediğim kadarım
Emsalsiz bir güneşse içimde doğan
Ölümcül bir aşk mıydı yoksa gizimde
saklı elem?
Mevsimin tokadıyla geldim kendime
İhbar ettiğim şu fakir varlığım
Ah, ifa edemediğim aşkın
Revnak yalnızlığında dolar da taşar
gözlerim.
Nemalandığım kim kaldı, azizim?
Hem ben değil miydim iki cihanda aziz
olmanı temenni eden?
Efkârın yatıya geldiği olmasa gerek
müphem
Zar tutan kaderin iniltisi
Şekli şemaili olmayan düşlerin
örüntüsü
Yalı kazığı gibi dikilen
Pejmürde yalnızlığın titrek sesi
Semada yolumu bulamadığım
Salası okunmuş aşkın dibini bulduğum…
Köklerimle ait oldum sevdalı şehir…
Sevdanın dahi zehir olduğu beşi bir
yerde hüznüm:
Kemale eremediğim nasıl da belli,
azizim:
Yonttuğum kalemin ölümcül güdüsü
Gülsem ne ki bu saatten sonra
Hala firar edemediğim bir beden
Ruhumla ektiğim binlerce tohum
Yürekte saklı bir hazine olsa ne hem?
Görünmezliğimle saf tuttuğum
Şu yanık kelamda dürten iç sesin
Hala dile gelmemiş meali:
Bilsem söylerdim hem seni ne çok
sevdiğimi.
Bildiğimi bilmezden gelen cihanın
kırık tekeri
Tekerrür eden kaderin cilvesi
Nasiplenemediğim bir özgürlük benimki
En azından hür olduğum tek mecra
yazdığım dize dize
Diz dize gelemediğimiz kırık bir
selam
Yalnızlığın tortusu çoktan çökmüşken
dibe.
Hüzne sirayet eder her bir şiir
Salındığım şu b/eşikte
Hiç mi hiç alınmamıştım dün gibi
Güne meyyal bir yarın
Sarkacı kırık mevsimin soluk teni…
Solmak ne ki, azizim
Soyulduktan sonra yüreğin her zerresi
Muhatap olduğumdur sadece Mevla
O bildikten sonra içimdeki denizi
Varsın yok say seni beni
Kederin istiflediği her zerremle
Döneceğim tek yer elbet beni bekleyen
kabirde
Kalbimle tuttuğum yası bari çok
görme.