Hangi renksiniz, bayım?
Hangi düş’ün özeti ve ön sözü
Ve yarenlik yapan kalemin de
Bohçasında saklı sözcüklerden mi
derlediniz bu aşkı?
Aşkın kaldırım taşıydı şahikası ömrün
Ve yüz görümü bir selam
Görünmezliğin mucidi kelam
Elbet ince ayarı aşkın
Kalın ve tok sesinde meramın
Sözcüklerden ördüğüm çile çile acı
Açılandıramadığım aşkın da bitimsiz
saltanatı.
Hüznümde coşkuma rakip
Melun bir gölgeydi kimi zaman düşen
peşime
Armağanıydı sevgi evrenin
Azat edildiğim bir yerküre
Şahikanın kanadına konduğum
Alametifarikası iken hüznün
Destelerce şiirle diktiğim mazim ve
söküklerim
Hele ki kem gözlerden çektiğim…
Tokası dünün ve maviden örtüm
Örülü saçlarımsa mazinin götürüsü
Hazan mahsulü sağanağı da sevdim mi
ezelden
Serenadı ömrün sakin kalmaksa harcım
değil
Sükûn dilediğim Rabbim
Bir de boyumu aşan dalgalar.
Kır saçlarında elemin kaybolduğuma
vakıf mısralar
O kesif sessizlik kadar
Ne tırmalardı ki insanın içini…
Bir tebessümse şifresi mutluluğun
Bir tutam umudu da serptik mi…
Layığı ile sevebilmenin de meali
İnancın kürediği her hücrem
İçinde hapsolduğum kadar kolluk
kuvvetlerine feryadım
Gel gör ki bendim gönüllü olan en
derine gömülmeye
Hem de yaşadığım kadar
Yaşadığım eziyet
Varsın meziyet bilsin insanlar.
Meşrebi geniş olanlardan köşe bucak
kaçtığım
Sevmediğim kadar dar mekânları
Dara her düştüğümde yürekten taştığım
Elimi de uzattım mı Rabbime ve kesif
aşka
Şiarı sözcüklerin elbet dik başlı
mizacımla
Yenik düştüğüm kendimin kulvarı
Koştuğum her izlekte tefe konduğum
Gün ve gece muradımsa dillenen
Müşküle düşsem de şikâyet etmem
ezelden.
Gün yüzlü seyyah yürek
Gecenin bakracı ve de sarkacı mademki
uçuşan bunca kelebek
İyi de düş gücümün ihbarıydı yenik
Düştüğüm kadar yanık
Sesinde türkülerin muhafaza ettiğim o
yelek
Düğmeleri ilişik aşka
Bazen özlemle hasretle kesişip de
yola
Tevazu yüklü bir gülücükle
Erdim mi huzura muğlak bir günde
saklı
Hatırşinas sözcüklerden inşa ettiğim
düş yakası.