Evin kapısını açarak
apartmandan içeriye girdik, ikinci kata çıktık kapıyı açtım içeriye girdik. Elif kendini kanepeye atarak derinden bir oh çekti. Ben benim yatak odama
girdim üstümü değiştirdim, ona da kendime ait eşofman ile üstünü getirdim, tütün
ve şeker hastası olduğun için tarçın kokan odamda yanına oturdum, sarıldım.
-Çok korkmuşa benziyorsun canım
benim. Özür dilerim.
-Özür dilemene gerek yok senin
suçun değil ki. Sahi arkaya elini uzatırken belinde…
-Unut gitsin canım benim unut
gitsin, sen kalk önce bir duş al benim odamda üstünü değiştir uzan yat canım
benim.
Yemek salonunun öteki ucunda
sürekli duran elbiselerimi topladım, kışın sürekli yanan şömineden olsa gerek,
yüksek, mermer bir şömineni etrafındaki daha önce göremediğim is lekelerini, hemen sildim. Geniş, sürgülü bir kapı bir dönümlük olan arka bahçeye ekili olan
kiraz ağaçlarınım yanına inerek bir kâse toplayarak, terasa açılan yerdeki
masanın üzerine bıraktım, kokusu insanı yanına çekiyordu. Duştan çıktı Elifim kurulandı elbiselerini değişti biraz boldu baktı baktı güldü. Birden.
-Kiraz kokusunu aldım, kiraz mı var
çok severim!
-Bende severim, senin için ağaçların
üzerinde şimdi topladım.
Yanağıma, sıcacık bir buse koyarak,
kirazları terastan alarak eline verdim. Sevinç dolu şen bir çocuk edasıyla
sevinci ile tek tek yemeye başladı.
-Çok severim, hele de dalından
koparılmış olursa, sende seviyorsun al sende ye canım.
-Yok, sen ye sana bakıyorum, yemiş
kadar oldum.
Yüzünde ki sevinç gamzesinden
yayılırken yüzüne minnettarlık teşekkür kokan o gülümsemesi belirdi, bitmek
bilmeyen sevincin volkanik patlaması gibi patlamasıyla ortaya çıkan haliyle
yanımda olmanın sıcaklığı onu sararken onunda yanımda olmasının sıcaklığı beni
ve odalarımı çoktan sarmış, yatak odamda misler çocuklar gibi uyurken, ben
kapının pervazına yaslanarak, tatlı uykusunda onu izliyordum. Kapıyı
usulca çektim salona kanepeye geçtim, uzandım. Bir süre onu hayal ettim, taşlı
patikaların çaprazlamasına kestiği, yeşilliklerle dolu kocaman bir parkın
ortasındaki özenle yapışmış fıskiyeli oval havuzun yanında oyalandığımızı, fıskiyenin
inip çıkarken nasılda yukarıya çıkarken güç ile çıktığını nefes nefese
seyredişimi. Parmaklarını havuzun kenarında gülümseyen gözlerini suya dikmiş suda
gezdirişini hayal ettim. Laleler, zambaklar taç yapraklı çiçeklerin içinde
gezinirken salınarak yürüyüşünü, hayal ederken uykuya dalmışım. Uykumda hala
onu bahçelerde ahşap kafes ile çevrelenmiş, ahşap kafesleri sarılmış üzüm
asmaları, meyve ağaçları dört bir yanda, parlak renkli çiçek öbekleri arasında
gezinirken gördüm.
Mehmet Aluç