Düşlerimden sağ çıktım mı, baba?
Hani, acılarımı sağaltacak diye
kaleme sarıldığım dört elimle…
Ya, gözlerim?
Kan çanağı ya da kum saati.
Öfkem neşreden…
Birileri illa ki beni geride bırakıp
giderken.
Nemalandığım acıların fasılası
Ve havsalası alıp alıp boşalmazken
Kıt kanaat geçinmekten de öte, baba
Kıt sevgi ve kıt akılları ile
Kendilerine en yüksek rütbeyi
verirken insanlar ve evren
Evrensel bir beyanname de değil
üstelik sevgi:
Ah, baba kırık kanatların huzura
düşkün o titrek sesi.
Hüzün bahçemde volta attığım bir ömür
Belki de dünyanın en yüksek tepesi
konduğum
Sen göçüp giderken sormadın bile:
Son bir kez seni sevdiğimi
söyleyecekken
Ve senden duyduğum o tek kelime.
Evladiyelikmiş bana öğrettiklerin
Evhama gözlerimi yumup ölümü
ötelediğim
Bir efkâr bir umut bir de karesi
düşlerin
Her birini birbiri ile çarpıp
Kendime b/öldüğüm dün gibi
Gündeki mevcudiyetim, baba
Yaren bildiğimse ne hikmetse
sessizlik
Sırtını sıvazladığım kalemse pişekar
bazen pişkince
Sırıtırken
Dikip de gözlerimin ta içine…
Bata çıka yürüdüğüm şu yalnızlığın
yüz ölçümü
Neymiş, efendim?
Yüz görümü nice mücevher
Aheste yaşayanların da bestesi iken
Parayla saadet bulanlara duyduğum
öfkenin
Bir sonrası elbet barışıklığım
kendimle
Dünyanın nimeti değil hem beni bana
sevdiren
Seve seve çıktığım o tepe.
Ağaçların çağrısı
Dökülen yapraklarınsa hayata vedası
Ne vahimmiş meğer dünde kalanları
Güne taşıyamadığım yetmezmiş gibi
Gündeki güzellikleri de deli gibi
Pay etme isteğim
Ve işte kalemin eteğinden dökülenler
baba
Gözümden düşen yaşlar ve insanlar
İsyanımsa zalime, iblise
Mazlum olmanın nesi kötü hem?
Varsın tefe koysunlar iç sesimi
Dış ses ne kadar baskın olsa da
Rabbimin çağrısı ruhumda
yankılanmakta
Ve işte düştüm yine yola baba bu gece
Bir de dün
Dünden öte
Düşlerimi özveriyle sevip büyüttüğüm
Tıpkı sen dokunmaya kıyamazken
saçlarıma
Sahi, baba kaç bahar kaç güz eskittim
sensiz?
Senden mirassa kalan geride…
Biliyorsun bildiğimi bildiriyorsam
günbegün
Kalemin de yüreğimin de ve sevgimin
Asla silinmeyecek g/izi.
Seni kendimden çok özledim.