Hangi düş’ ün sağanağın, sefil
tasamla içinden dolup taştığım Nisan tasım?
Hangi şafağın nöbetçisisin?
Ah, simyacı eksende devindiğim
İçin için yerleştiğim bir yerleşke
Muştalanan gönlün neferi iken
Seyyah bir sevinç kıblemin meali
Bir göğün tanrısıydı mehtap
Yerde saklı öğretilerle dolup
taştığım:
Ah, saymadan geçmezdi şafak
Uhrevi bir yolcuydum
Ültimatom veren sancılı yokuş
Kul kölesi olduğum her taslak
Hani öykündüğümden de öte
Ötelendiğim yerli yersiz
Doğmama saniyeler kala
Yükselen ruhum göğe konuşlu
Bir seyyah ki
Sancağın gamlı ve namlı
Aşk iken atağa kalkan
Duaların gücü
İlahi Gücün de varlığı
Konduğum o kuru dal
Yoktan var eden Rabbime koştuğum her
an
Dara düştüğümde
Yüreğimi feraha çıkartan
Tembihliyim atalarımdan
Tevazu yüklü bir minvalim ben
Kaldıkça yeryüzünde
Oysaki firar etmek isterim en tepeye.
Aşktır şiarım
Mevsimlerden hazan olsa ne yazarım?
Yazamadığımdan da fazlayım
Yandığıma binaen
Sadece O’ dur yakardığım.
Halem, siluetim
Hanem, sinemde esen
Harım:
Ah, hamalıyım aşkın.
Han zadesi yaprağın çiçeğin
Dokunmaya kıyamadığım.
Bir rüzgârım ben
Dağıldığımdan fazlayım
Darmaduman mazimse gözümden
sakındığım.
Akım ben:
Alnımdaki kaderin çizgisi.
Azade tutulduğumsa efkârım
Dinmeyen sızın
Dermansız mizacım
Aşkın erittiği buzdağıyım
Künyemde tek yazan
Kardığımsa önümden geçen
Kandığımsa dünümü heba eden
Kaldığımsa ayın şavkında
Aymazlığında yalnızlığımın
Mavidendir mintanım geceden güne
seken…
Endamlıdır düşlerim, yüreğim
Enkazından doğan bir ganimetim
Ruhumdan arda kalan
Sırça köşküm yanmazdan önce
Serçe yüreğimde şakıyan bir ilhamım
Sonlanmadan hayat saldığım kadar
Sarmalında aşkın sezilerimden
kaçamadığım
Bir çiçekten olup cennete çıkar
yolum.