her akşam yakıp yıkılan şehirlerde
kül olup kavrulmalı harabe görüntüler
bir yerlerde bir cümle olmalı
bir inkılap olmalı
vedaların alaca karanlığında
rüyaların akışı değişmeli
arkasından yırtılan bir gömlekte
ben olmalıyım
yanı başında anımsayabilmeli
fırtınanın önüne kattığını, savurduğunu
yüreği kor
bağrı nar-ı cehennem gül yaprağını
tahrip edende
tecellilere mazhar kılan da
ben olmalıyım
tarafında olunmalı ağır bedellerin
sancılı bir sözün yüreğine göç edilmeli
suya bakanlar duyabilmeli ağlayanı
akan suyun çıkardığı vaveylayı
yerden göğe zaman-ı hali
dumanın kalpten göze inkişafın da
ben olmalıyım
gönlün derinliklerinden fışkırmalı
hadsiz, hudutsuz neticeler
daha hususi, daha muhtelif
bir cihet zuhur etmeli
teskin etmeli hilkat sırrını
karanlık ve sağır ruyi zemini
firak kutbuna doğru göçüp gitmeli
tecdit sahrasında kuruyup solmadan
her korkudan azade bir ikramda
ben olmalıyım
yol dikenli
nereye gidilse toprak
nereye varılsa gök
ayan beyan ihya etmeli
gökten yüze ince gamzeler düşürmeli
vaktin ciğerlerinde büyütülen
kalp krizine duçar bir solukta
ben olmalıyım
sular serin,
sular inmiş yere
gün ışığınca sızmış ötelerden
bir iz ,bir alamet ,bir işaret
gözlerin ufkuna sinen bir buğu olmalı
güneşler uyandırmalı titreyen yürek
hicran şuası ayna kırıklarına düşmeli
damla damla ıslanan birde
ben olmalıyım
ruha yansıyan fırtınalar alevlenmeli
eteği tutuşmalı sevdaların
nefesler yarım
yüzler çizik
susuz mu susuz dudaklara
göl çekilmeli
tuz buz olmalı
altını üstüne getiren bir zelzelede
ben olmalıyım
bir vebanın ölümcül zehriyle can çekişmeli benlik
en amansız hücumlara maruz kalınmalı
zihnin bölünmüş dünyasında yaşanmalı
yavaş yavaş ziyasını yitirmeli bilinç
sebep olduğu derin fay çatlaklarında
birleşmeli tarifsiz heyecanlar
yüreğin cız ettiği yerde
ben olmalıyım
yitip gider sanılanlar
yok sayılanlar, unutulanlar
bir duygu çıkmazına işaret edilir
ruhsal gerilimlerle örselenmiş
son çırpınışları rotasız
deniz ortasında fırtınaya tutulmuş
sığınacak liman arayan bir gemide
ben olmalıyım
en eski sesiyle konuşur vakit
kavuran bir kor acıtır içten içe
saatleri kucaklar en kadim ses
bezm-i alemin en karanlık köşesinde
göz iziyle doğar her gece
bütün dünyadan azade
gürültüsüz bir ayda
ben olmalıyım
içimde kazılı kuyular mevcut
yıllarca dinmemiş hasret ateşinden
kavuşmak mı
vuslat mı
bitti denilen yerde yarılarak
her şeyi yeniden başlatan
bir tohumda
ben olmalıyım
tufanlardan kurtarıcı bir gemi olmalı
taşıdığı taptaze bir başlangıç olmalı
dönemeç ya da geçişler olmalı
bir ummanın gövdesinde
bir yerlerde bir sefine de
ben olmalıyım
derinden çatlıyor dallar
başını bu yüzden taşlara vuruyor yağmur
toprağa düşmekse bir gün
ay ve sene silsilesince
kendi mağarasında tortulaşan
patlama noktasına yaklaşırken
sıcak bir tebessüm dokunuşuyla
sessizce yeniden dirilende
ben olmalıyım
doğuşu ateşçe
kurtuluşu senelerce
bitti denilen yerde
saat beşi beş geçe
bir yanı bulut
bir yanı küskün
aklın ırmağına huşuyla eğilen
taptaze muştular bekleyende
ben olmalıyım
vuslat içinde billurlaşır kamer
menziller boyunca yarılır kader
yükselir ışıklı pareler hayal hanesine
beyaz sayfalara konan
bir göçün kaybolmuş kafilesi de
ben olmalıyım
tepelerden doğar kutlu bir milat
çok zor , biraz da zamansız
bir bakış ki göklerden bırakılmış
bir ömrü içinde taşıyan hatıralar
küçücük bir risalenin içinde
henüz yazılmış bir şiir de
ben olmalıyım
redfer