‘’Lacivert karanlıklar ülkesinden
dökülen
Dantelli bir akşamdır ufuklarıma
çöken
Her kirpiğim uzaklarda bir filiz
Her gülüşüm yeşeren bir şeftali
çiçeği
Şakır bülbülce dilim
Ben şairim sevgilim…’’(Alıntı)
Çalıntı bir rüzgârsın sen…
İçimde çekingen bir fısıltı sevdiğim
Yakamozların sancısı
Aşkın fermanı denen ne ki
İçimde git gide büyüyen bu yangın.
Bir figansa ardına saklandığın
Devasa bir kanadı var madem o kuşun
İçinde sakladığını dök hadi dök
Düşense gözlerinden öbek öbek
Düş mevsimlerinde düştüm ben yollara
Düşünmediğin kadar
Sevdalı ve sakar
Olsam ne ki aşk denen büyünün
nazarında?
Ne insanım ne çiçek
Dualarımda saklı seni sevdiğim her
gerçek.
Dumanı üstünde içtiğim çayın
Acımla yan yana
Yazmaya doyamadığım her fermanın
İthafı belki de ihtilafı
İzah ettiğimse tek gerçeği dünyamın
Dünyamdan göçeceğim o diyarın
Tek yıldızı ben olacağım
Ya da açmadan solacağım
Nazarında bu aşkın
Fideler büyüttüğüm ormanın
Yedi cücesi içimde saklı bunca
duyguyu
Nasıl bertaraf ederdim ben eğer
sevmesem?
Söylemediğim kadar acı yüklü bir
feryadım ben
Sadece Mevla’mın duyduğu
Ve isyanım adaletsiz dünyaya
Sevginin ayakaltında çiğnendiği yalan
mı?
Yalanlarla örülü gerçekler feda
edilir mi söyle?
Firarı olsam ne ki bu şiirin?
Fedaisi olduğum kadar sevginin
Kilidi ve anahtarı
Elbet yüreğimden göçen binlerce cümle
ve duygu
Takatim kalmayana dek seveceğim de
illa ki
İman gücümde saklı tuttuğum kadar
hayatı ve umudu
Şerh düşeceğim her yeni güne
Eksilmeyen bir sevgi ile.
İfa edebildiğimden fazlasıyım ben
Fazlasıyla kırgın ve sevdalı
Bir fidan gibi büyüyen içimdeki sevgi
ve o ağaç
Buluta yakın bir ruhum ben
Bedenimden ayrı düşmenin ümidiyle
Serpileceğim daha da fazla
Sezilerimde saklı aşkı ve inancı
Taşıdığım kadar yüreğimin atlasında…