Teyelli düşlerimde organize edilmiş gerçekler fikstüründe yanık kokan bir mevsimsin sen ve de yüreği yaralı…

Ağdalı düşler kurmuyorum asla: yine hayaletler ve dünde saklı ne kalmışsa alt belleğimde sihirli bir değnek dokunuyor ruhuma ve ansızın boyut değiştiriyorum.

Yüreğimin ambarında kefil olduğum o kadar çok duygu saklı ki.

Düşüncelerimi de sorma gitsin hani.

Hayatımın ilk yarısı ve mantığımla yaşadığım ve mantığımla bastırdığım iç sesim ve gönlümde otağı kuran sayısız insan ve haletiruhiyem de bir o kadar sakin ve makul gelirken insanlara.

Edebi ve adabı ve sistematik bir eğitim süreci. Neymiş efendim?

Örgün eğitim.

Yaşasın, ilk sıradayım ve sayısız başarı belgesi ve ıvır zıvır bir sürü hakkaniyet yüklü diploma ve uykusuz geçen uzun yıllarım ve bağdaş kurduğum bilgi hazinesi bense nazenin bir kelebek gibi bilgiye ve öğrenmeye olan açlığımla son hızla ilerlediğim derken girdiğim duraklama devri.

Yaş aralığım yirmilerde.

Derken hayatın bir okul olduğunu haykıranları duymazdan gelip meslek hayatıma mola verip yeniden örgün eğitime dönüp kendimle alakası olmayan bir bölümden mezun olmanın ertesi hür irademle yaptığım seçim ve işte rövanşı hayatın:

Yaşasın akademik kariyer.

İç sesim yeni yeni devreye girmiş ve papağan gibi teorileri yutup ezberlediğim ve sistematik arayışımda önceliği ruhuma verdiğim.

Ah, ruhum.

Ah, sefil bedenim.

Yüreğimse şahlanan bir at gibi ve nerede ise tüm dünyayı içime sığdırmışken.

Ritmik tezahüratı evrenin ve devasa bir çölde bir başıma kalmışlığım…

Bense çöl çiçeği olmaya aday soytarı bir hayalin peşinde mekik dokuyorum ve işte sonun başlangıcı bense sözüm ona yeni bir hayata yeni bir mesleğe kanat açmışken bilmezken de mutluluğun kelebek ömürlü olduğunu.

Arkamdan toplayanlar döktüklerimi.

Her yer kalp parçası.

Her yer ruhsal bir teneffüs ile randıman aldığım üzünçlerim.

Bense maratonu başta bitirecekken kala kaldığım bir başıma ve yalnızlığın irsaliyesi…

Dokum çürümüş.

Henüz dokunaklı şiirler yazmıyorum.

Analitik zekâmla çarpışan bir araba gibi psikolojinin varlığına duyduğum inanç ve aşk ile kendimle sürtüştüğüm daha da başıma geleceklerden haberdar değilken.

Küfemse boşalmış.

Heybem tıklım tıklım.

Renkler tezat duygularımla.

Şiir okumadığım şiir yazmadığım bir hayatın ta kendisinin şiir olacağına kanaat getireceğim yılların öncesi ve aidiyet duygum içler acısı oysaki her yere her gruba kolaylıkla dâhil olabilirken bilmediğim bir son beni köşeye tam da sıkıştıracakken.

Çıkmazdayım.

Açmazda.

Çıkmaz sokak artık literatürümde eksik olmayan bir kültür ve nereden gelip nereye gittiğimi detaylı sorgulamadığım ama yüce mahkemeye çıkmışken bilinmedik bir istikamette bildiğim her şeyi unutuyorum ansızın hatta adımı ve kim olduğumu.

Tasfiye edilecek bir dükkân da değil hani iç dünyam.

On senelik bir zaman dilimine yaydığım arayışım önce bankacı olarak yola çıktığım sonra öğretmenlikte karar kıldığım bu da yetmezmiş gibi akademisyen olmaya karar verip işimden gücümden olduğum daha da beteri hayatımın alt üst olduğu ve sonuna kadar güvendiğim kim varsa ve onlar ne derse itaat ettiğim ve bingo!

Mesleki arayışımın infilak ettiği aslında kendimi kaybetmemin ertesinde bakış açımı değiştirdiğim diğer deyişle infilak eden mekanizması benliğimin: her anlamda çöküş yaşadığım derken kendime hiçlikle eşleştirdiğim ve bakaya kalan sefil ruhum bir zindana tıkılmışken ve benim için doğduğunu müjdeleyen güneş.

Mevsimlerden ne ki?

Soğuk mu?

Asla.

Çok mu sıcak?

Üşümeye başlamışken.

Nemli bir hava mı?

Tek bulut dahi yok.

Saat kaç peki?

Gecenin yirmi beşinci saati benim içinse yeni bir başlangıç ve şiirlere yelken açtığım üstelik hayatı şiir gibi yaşadığımı çok geç fark edeceğim bir sürece adım attığım.

Kaç adım mı attım?

Yoksa kaç bin cümle mi kurdum?

Adım sayarım yok işin ilginci cümlelerimi de saymıyorum ama saygıyla karışık büyük bir aşk besliyorum.

Hayatın şiirsel ritminde ve tınısında ve olağan dışı varlığında ifa etmek istediğim ne varsa anlatmaya doyamadığım ve içsel yolculuğumun beni esir aldığı ve ben aşkla yazarken…

 


( İçsel Yolculuğum Ve Ben Aşkla Yazarken... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.10.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu