Yenik düşmüşlüğüm ne ki yanık kokan
ruhumda saklı bir tohum iken umut ve yakamdan çekiştiren kimse:
Ah, sadece uyu ve unut.
Oysaki ben gözüm açık görürüm
rüyaları ve gözüm kapalı da inanırım yalanlarına dünyanın yalandan bir dünyam
olmadığı için midir ne yalanlar duvağına saklanmış ölü gelinin.
Kalburüstüdür düşlerim
Ne külüstür ne beylik
Sitemler yüklü kimi zaman
Ne çok mizansen; şiir soluyan şiir
şiir açan…
Hazanın müptelası bir sincap gibi
zıpladığım
Aşk fakiri illet gölgelerden kaçtığım
Kaçamadığım kaderim ve kederim
Elimine edemediğim ömrün aksanı
anlaşılmaz
Kaç dilde saklı bir aşktır bu söyle
içime saplanan?
Rüküş gölgeler var yakınımda
Rugan ayakkabıları ölen çocuğun
Çok erken değil miydi hem mezarına
olan yolculuğu?
Gülümseyen bir çocuktan fazlası yok
hem hayatta
Soytarı sitemlerde açıp solan
çiçekler gibi
Kefareti ödendi ödenecek
Mizacı yitik bir teyakkuz
Miadı dolan bir ömür
Mikado çöpleri gibi dağılan
Hangi yıldız takımında saklıdır hem
dualarım?
Seçmece düşler
Saçmalar yiyen bir bilinmeze gizlenen.
Sekantta saklı doğumum
Asra denk düşer gibi.
Bir asırsa biçilen payıma
Anda donup kalmışlığım.
Hürriyetim çalındı ve hayallerim
Başa döndüm her seferinde hiç
bilmediğim
Kadar uzağında iken mutluluğun.
Bir sefer tası adeta içim
Kaç sefer sığar söyle bu bitimsiz
telaşım?
Seyrüseferi ömrün
Aşkın da şüheda mazisi
Günü b/ölen hecelerden ürediğim
tıknaz bir nefes gibi
İçime esen rüzgâr ne ki?
Fırtınanın fıtratıdır hem
İçimde saklı tuttuğum.
Varsın kaçır gözlerini sen benden
Ah, o gözlerin beni benden eden
Ne de olsa yüreğe saplanan o kör
kurşun
Meğer aşkın kör noktasıymış içime
esen
Delik deşik yürekten neyse arda kalan
Kolay mı yoksa şiir olup da doğmak
her gece?