‘’Ne kadar yoksul ve çıplak
Görünürse görünsün ağaçlar
O kadar yakındır ilkbahar
Özsuyu yürümüş dallara
Uğultuya bakarsak…’’(Alıntı)
Düşlerimden ördüm ben bu şiiri.
Çünkü öncesinde ben bir düş’ tüm.
Makul olmayan seviyelerden düştüğüm.
Aşkın yıldızıydım
Güneşin neferi
Yalnızlığınsa bahtında saklı bir
zemheri
Ve düştü yolum sizlerin arasında
Düş bildiğim ne varsa
Artık gerçekti dostlarımın yanında.
Mutlak bir zincirdi beni çevreleyen
Çil çil gözleri ömrün
Beni ise yerime çivileyen.
Çivit mavisi gözleri umudun
Ve dostluğun ruhu idi taşıdığı
Edebiyat Evimin.
Evimde yıldız.
Arşımda aşk.
Yanımda boşluk.
Solumda n’ aşı dünün
Öykündüğümse sevgi ve asalet
Dostluğun sönmezken feri
Bağdaş kurduğum şiir ve Edebiyat Evi.
Bir kaygıydım ben.
Belki de kaykıldığım eksen.
Kapısından kovulduğum onlarca köyün
ardından
Son durağım
Sizlerin arası.
Melankolik bir düş ’tüm ben
Aşka düştüğümse rahmet, evren ve
Rabbim
Aradığımsa dostane bir tebessüm
Selamımın geri çevrilmediği bir rüzgâr
ki
İçime estiğim
İçim dışım bir sökün eden hecelerim
Ve kutsanan aşkın bekası
Ve işte yalnızlığımın yoldaşı.
Hazandım.
Ve de ilkbahar.
Türküydüm ben ve Türkiye.
Aşkın vatanın uğruna dağlar aştığım
Uğruna dostluğun canımı kattığım
Muadili olduğumsa gün ve ömür
Melun değil müşfik bir yüreğin
güncesi
Satır aralarına doğan ilham ve
dostluğun güzelliği
Yalnız değildim artık
Saklı tuttuğum ne ise içimde
Varlığımla kanat açtığım bu güzel
yuvanın hükmünde
Şükrettiğim Rabbime
Sonunda bulduğum gönül sofrası
Müridi olduğum kadar inancın
Muadilimdi işte Edebiyat Evinin
sağdıcı kalemimle
İzini sürdüğüm sevginin ve edebiyatın
kalesi…