Bildiklerimi unutmaya hazırım ve
sadık ve mizacımı saklı tuttuğum kadar katıksız.
Ben müzmin bir rüzgârım, bayım ve
münasip dille yazıp yalnızlığımı paylaştığım.
Rengim soluk bu gün.
Mizacım yitik ve ıssız.
Mıntıkamda saklıyım zemherilerde
üşüdüğüm aşkla ısındığım ve hüzne batıp çıktığım…
Melundur kimi gölgeler.
Mazlum yüreğimle saf tuttuğumsa
kubbe.
Aşkın saltanatı değil serenadı hüküm
süren ve sefil varlığımla sektiğim hece hece.
Göğsümdeki firar.
Firarisiyim ben dünün verildikçe
aralıksız hüküm.
Hükümranlığında Mevla’mın yediğim
darbeleri de unuttum insanca yaşadığım insanca sevdiğim insancıl olduğum kadar
iman gücümde saklı tuttuğum.
Fevriyim kimi zaman.
Fidan boyunda umudun devasa çağrısı.
Aşkla düştüğüm yol.
Aşka koyduğum başımı ve semiren
heceler değil sararan çehreler ölü gibi yaşadığım belki de toprakta saklı bir
çiçeğim ben bir saksıya tıkıldığım ya da kafes kuşu, vatanım diye öttüğüm çünkü
vatanımdır sevgi vatanımdır Anadolu, sevdalı olduğum dört bir yanı cennet
ülkemin ve nicesi cehennemi yaşatan vatan toprağında yaşayıp da inanca vatan
aşkına nifak sokan sefillerden de yoktur korkum ve tek korktuğum Rabbim yeter
ki O, bırakmasın beni.
Miadı dolansa kimi zaman.
Milat bildiğimse sevgi ve iman.
Zemherilerde açan.
Soluk yüzünde aşkı kutsayan.
Süzgün hecelerden aktığım ve sazı
sözü olmayan kelimelerde yatıya kaldığım.
Ben Türk kızıyım.
Ben Türkiye’sine sevdalı.
Ben aşka ve ümmetine saygılı vefalı.
Bir mihenk taşıdır kimi zaman belki
de nirengi noktası yalnızlığın ve türkülerde yaşadığım Türkiye’mde yaşattığım
nice duygu.
Asker torunuyum korkusuz.
Hem öğretmen kızı hem de ruhum aitken
öğretmenlik sevdamda Çalıkuşu olduğum bir zaman ki mutlulukla ve bilgiyle ve
sevgiyle ihya etmişken öğrencilerimi.
Ben hazanım.
Ben hüzünüm.
Ben aşkım sadece aşk: Rabbime âşık
vatanına sevdalı bir deryayım bir coşkuyum saf tuttuğum kadar masumiyetin
yongası ve yoncası dirayetimin sınandığı her satır arası her gün ortası her
gece yarısı.
Solduğum kimi zaman.
Sayıp sövdüğüm ise iblis ve yalan.
Sönük geçse de ömrüm coşkumla yol
aldığım yel olduğum yok olmama saniyeler kala coştuğum yeniden doğduğum.
Makul olansa umut etmek.
Meramımsa O’nda saklı.
Matemimi de kederimi de
kabullenmişken kaderime razı başım gözüm üstüne.
Hayalim belki de.
Mutlu olmayı hayal ettiğim.
Mutluluğu ise severken ve yaşarken,
hissettiğim.
Randıman aldığımsa kendimden acıyla
pişip açısı olmayan pencerelerde seken bir kuş gibi.
Kuş kadar yüreğim ve kuş bakışı
sevdiğim.
Hani olur da bir gün açılırsa
kafesim.
Hani olur da nur yağarsa evrene.
Hani olur da müzmin yüreğim ve
hasretim mutlanırsa.
Mutlak bir doğruyum ben şaibeli
gölgelerden haz etmedim.
Ben Türk’üm ve Müslüman ve sevdalı ve
bağrı yanık.
Toprağında saklı geçmişinden gurur
duyan.
Atalarımın, ecdadımın ve askerimin sağduyusu
ile yerleşik bir düzen ve vatan aşkı dinmeyen…
Bazen ferim sönen.
Bazense neferi olduğum aşk ve gizem.
Ferdiyim bu yurdun.
Firarisiyim aşkın ve umudun.
Dinmez de sızım.
Susmaz sazım.
Sancağımsa tepede ve bayrağımla gurur
duyduğum.
Miladım ve miadım ve mizacım.
Yüreğin rotası iken aşkın devasa
hikmeti.
Uğurlu kelimem Türkiye.
Uğurlu sayım seksen bir çünkü
sevdalıyım ben yurdumun her vilayetine.
Aşkımla yaşar yaşatırım da umudumu ve
uğruna şanlı ülkemin şen sesi de dinmez iken bu coşkunun…