Uzatmaları oynuyor mevsim ve
d/okunaklı el yazımla Ekime kaş göz çiziyorum şahit tuttuğum hayallerimin de
dokunulmazlığında sudan sebeplerle döküyorum gözyaşlarımı gidenlerin arkasından
kova kova ve dibi delik bir sandalda sabahlıyorum kırkı çıkmadan acılarımın
açıp duruyorum yüreğimin kilitli çekmecelerinden firar eden ne kadar hatıram
varsa kapalı perdelerin arkasına saklanıyorum.
Göğün mintanı
İçimde ise eksik bir mevsim ve
gözyaşı
Nazenin olsa ne ki ruhumla oynaşan
Gölgelere verip veriştirdiğim
Binlerce hece
Kayıp mısraların da çetelesini
tuttuğum
Bir şiirden çok fazla iken
Hayatın her minvalinde somurtan göğün
Sınavım belki de sınandığıma binaen
İkmale kaldığım yerin göğün şatafatlı
rüzgârı.
İsyanlarda bedenim
İnkâr edemediğim
İtirafların toplamı belki de
Kaykıldığım evrende saklı bir hece
Ne gök ne yer
Sardığım yüreğimden çok öte
İçerlediğimse yalan ve ihanet
Eşref saati sevinçlerimin
Çalıntı bir minvalde
Kaybolmuş kabrim ve yalnızlığın
bağlanmış basireti
Aşkı aş bildiğim
Aşı ise yemediğim neyse
Yüzüme çarpan tokatlar
Düşense yüzümden binlerce hece ve
gözyaşı
İnsan olmanın meali olsa olsa
Ağladığım güldüğümse kendime
Beylik bir acıdan büyük bir çığ gibi
Büyüdükçe yüreğim
Arşınladığım şu uzun dehliz
İhbar ettiğimse yasım ve yaşım
Bir hazandan çok öte
Göğün pervazında salındığım
Uçmaya yakın açıp da gözlerimi
Karanlığa boğulduğum her kare
Oysaki dik başlı bir açıyım ben
Acılarımla hemhal esir düştüğüm
zindan
Zemininde yüzen kayıklar kadar ziyan
Gördüğüm
Esefle yürüdüğüm yolun
Gelmişken sonuna
Sonlanmayan gecenin
İsyanına yakın durduğum
Salındığım bir ileri bir geri
Sarmalında hüznün
Boykot ettiğimse iç sesim
Baskına uğradığım dış sesin infilak
ettiği kadar
Dıştan içe kardığım yüreğin bitimsiz
meltemine
Esir düştüğüm.