Ötelenmiş her acı özgün ve özeldir ve
açmaya kıyamadığım yürek penceresinde bozguna uğramıştır acılar.
Açmaza düşmüşlüğün hicap yüklü
bilançosu ve işte gelir-gider eşitsizliğindeki o standart sapma.
Bükemediğim bileğini öpüyorum
bilginin ve en devasa açıklamayı getiriyor bana evren ve getir götür yapmaktan
nefret ettiğimden mi nedir mesleğimin amblemi olan diplomamı kitaplığın arka
raflarına tıktım.
Askerlik yapma hakkım olsaydı asla
çürük raporu almazdım ve kız başıma en ön safhada yapardım askerliğimi en çok
da iç düşmanlardan yaka silkerken dış ülkelerle barış antlaşmasına imza
atardım.
Beylik acılarım yok hem benim ve
içimi açtığım kadar kıyıma uğradım bir ömür yine de geri durmadım içime batan
her dikeni daha da derine batırıp kanayan gül yapraklarımdan kendime bir cennet
ördüm.
Cinnet öncesi geçireceğim güzel
günler hatırına üstelik yine de cehenneme döndürenlerle baş edemediğim.
İçime yağan rahmet mi lanet mi?
Elimde tespih dilimde Besmele.
Solumdan kalktığım her gün ama sağ
ayağımla günü ilk adımladığım ve bir adım sonrası kendimi yerde bulduğum.
Düşmez kalkmaz bir Allah ve her
düşüşümde mutlu olmayı şiar edinmiş insanlar hatta ve hatta duvarın ötesine
yapışmış kulaklar.
Kulak misafiri değil hiç biri ne de
olsa sefil hayatlarında tek yapabildikleri zarar ziyan vermek dünyaya her ne
kadar kendilerinde hak görseler de Hakkın asla haz etmediği.
‘’Aysel’in gölgesine saklandım
Hep susamışım su içiyorum
Geceler bitmiyor neden bitmiyor
Uykumun arasında bekliyorum
Aysel bütün gece gözünü kırpmıyor
El yordamıyla yokluyorum
Kapıları karanlığa açılmış
Avcunda diken diken şiirlerim.
Korkacak bir şey yok hesap tamam
Sıram geldi mi hatta güleceğim
Kendimi hazırladım
biliyorum.’’(Alıntı)
Bir yitimsin sen ve bittiğinin de
resmidir parmak izini kaydettiğin her melun gölgede sarhoş olduğun içtiğin
şiirlerden hayat bulduğun ve yalnızlığın kabrinde dilediğini sunduğun
avuçlarında dualarının, moraran şafağın suskunluğundan dem vurduğun.
Kımıldamadan geçiyor zaman.
Gece ise tüm asaleti ile tevazuu
yüklü karanlığını buyur ediyor ayaklarımın altına bense yıldızlar serpiyorum
elimde tuttuğum şemsiyeyi açmadan azat ediyorum ruhumu.
Mevsimden nidalar örüyorum.
Kaybolmuşluğum ve kanmışlığım…
Kana kana içiyorum ay ışığını ve
somurtan bir ifade iler yıldız kümesine göz kırpıyorum ne de olsa haiz olduğum
bir isim ve tevazu her adımladığımda gök kubbeyi birileri sırtımı sıvazlıyor.
Huşu içerisinde yaşayıp giderken ardı
arkası kesilmeyen o gök gürültüsü ve yanıp sönen gözleri Tanrının elbet
inancımla ellerimi açtığım Mevla’m dışında bir Allah’ın kulu beni insan sayıp
da uzattığım elimi de iterken bir anda elimin yandığını ve parmaklarımın
koptuğunu hissediyorum. Canım yanmıyor lakin çünkü ruhumdaki deprem her şeyin
her acının çok ötesinde…
Geçen yılki İzmir depreminin üzerinden
tam bir yıl geçmişken hala toparlayamıyorum ne de olsa kardeş şehir İstanbul’un
ahalisine bedel benim bu kardeş şehirlere duyduğum sevgi ve inanç.
Fay hattımsa bölük pörçük ve
aralıksız sarsılıyorum geçen seneden beri.
Ara sıra parantezler açıyorum boş
hayatıma.
Boş kümelerle eşleşiyor yolum ve boşa
düşüyorum aslında sahip olduğum her şey sıfırla rastlaşıp yutan eleman yüzünden
haiz olduğum her şeyi bu hayat denen kumarda kaybediyorum ve kayıplarımdan bir
çeyiz seti hazır ediyorum kendime ne de olsa çocukluğumdan beri annem eline
geçen her yeni şeyi çeyiz mantığı ile dolabın içinde saklamışken…
Gülüp geçiyorum ve olmayan çeyiz
sandığımı parçalamak istiyorum yoksa içindeki Ali baba ve kırk haramiler mi nikâh
şahidim olacaklar?
Saçmalığın geldiği son nokta ki ben
zaten doğduğum gün itibari ile özgürlüğümü kaptırmışken dünyanın ileri
gelenlerine ve ev ahalisi tarafınca zincirlendiğim yetmezmiş gibi toplumun her
kesiminde yeni yaptırımlar sayesinde ömürlük hücremde gün sayarken elbet cüret
dahi etmiyorum parmaklıkları kırıp da kaçmaya ne de olsa evrendeki tek
medeniyet bildiğimiz elbet dünyanın sarsıcı baskısıyla bir arpa boyu yol
alamadığım tek gerçek.
Kuramlar.
Kurallar.
Kanunlar.
Kanun hükmünde kararnameler.
İçimdeki çip ve de her ayrıntıyı
kayıt ederken hatta ve hatta aklımdan geçenler okunurken ve ayak sesim bile bir
gürültüye sebebiyet verebilirken ruhumun kaç grama tekabül ettiğini bilmeden
bozdurmak istiyorum işte yakınımdaki kuyumcuda ve karşılığında bana verecekleri
sonsuz bir özgürlük talep ediyorum elbet istediğim hiçbir şey gerçekleşmediği
için beni sil baştan yazıyor ve yaşıyorum hayatımı bir çıkarım yapmam gerekirse
ismimin başına gelen izafi sıfatlar yüzünden bedelini ödüyorum sessizliğimin ve
çaresizliğimin…