Tembihliyim annemden ve benim z/arif
kaderim
Islah oldum ben sevginin
merdivenlerinde
İçimde göçen bir yemin
Göç mevsimi olmasa gerek ömrün
Akasyalarda saklı şafağım
Şakağımda ince beyazdan tüyler
Artık hangi kuş konduysa yüreğime
Deliler gibi sevdiğim ömür ertesi
Adı olmayan adamlar
Kan kırmızı yağan karın ukdeleri
İçime dolan kar taneleri
Oysaki henüz erken çok erken
Eremediğim bir hidayet için
Olmaz mı sayısız neden.
Dökümlü etekleri aşkın
Hurafelerle yolculuk eden aklımın
melekeleri
Razıyım kaderime razıyım yalnızlığıma
Melekler kadar masum olmak
Yeter ki rıza göstersin Rabbim
Ah, işveli Çingene kadın
Ah, narin yüreğim köpüren aşkın
ikramı
Bir başıma sevdiğim
Bir başıma kaldığım
Kaykıldığım ömür denen hengâmenin
Gök gözlü tek kadın annem
Elasında gözlerimin hep ama hep sevgi
tüten
Gönül pencerem açık ardına kadar
Razı geldi madem kader
İçine saklandığım sevgili mabedim
Meğerse gün gelip de makberim
olacakmış benim
Ah, güzel Rabbim
Asla minnet etmediğim dünyanın mülkü,
ziyneti
Bir kuru künyem kolumda
Babamdan son hediye karnem şerefine
Matemimle örtülü gerdanım
Yüzüklerin efendisi hemcinslerim
Aşkı adadığım boşluk
Sancılandığım şu dik yokuş
Bir de dik başlı mizacım
Öpüp de savuruverdiğim hoşluk
Öyle ya, bir ben bir Mevla’m
Yeter nasıl yeter hem de
Lacivert örtüsü göğün
Soğuğu kesen her dua her hadis
Hatmettim de kitapları ne mi oldu?
Üç beş diploma süsler kitaplığımı
Lakin ev kızıdır lakabım insanların
nezdinde
Bilemezler ben devasa bir filozofum
hayatın nazarında
Öykündüğüm yine kendim
Çitlembik hâletiruhiyem
Ve hala küçük kaldığım annemin
gözünde
Sönmesin de feri sevginin ve umudun
Çemkiren iblisten bana ne
Çaldıkları mı insanların bunca hayali
Hala örtüşen kaderim ve düş dünyam
Latif bir rüzgârım hem ben
Rabbin methettiği bir kul olma özlemi
ile
Dikiş tutturamadım şu cihanda
Sökülse ne ki yüreğim?