Her acının yalnızlığı kendine.
Keten tohumu adeta:
Günler geceye
Hasret.
Uyruğu belki de acının
Uyumsuz addedilen sevdalı yüreğin
Eşlik ettiği her mevsim gibisin sen
de.
Belki bir izotop
Belki de kopyası şehrin içimde saklı.
Vedam önemsiz.
Vefam da.
Ayrıcalıklı bir ömür sürdüm ben
Ve gül kokulu şiirler süründü üstüme
Enginlerde saklı varlığım
Kıt kanaat sevenlere inat
Her güne her geceye astığım şiirlerim
Miski amber kokar
Yalnızlığıma biat
Tefekkür yüklü hezeyanlarım
Alaçatısı aşkın
Beyaz zambaklar diyarından
Gönderilen ucu yanık ve sahipsiz
mektupların
Ön sözüdür benim şiirlerim.
Bir de yakamoz çığlıkları
Evcimen bir martı geldi işte
Pencereme.
Annemin neşesi heyecanı
Beslerken masum kuşları sevgiyle
Nasıl örtüşürüm ben isyanla ve
nefretle?
Ataerkildir sözcüklerim
Genetiktir sevgim
İma yoluyla yok sayıldığım şu düzenek
Lakin Mevla’m değil mi bana bu hayatı
bahşeden?
O’ndandır heyecanım ve umudum
Saklı tuttuğum
İçimin bahçesinde
Asla itibar etmediğim dış sese
Hali hazırda racon kesen kabadayılar
Şehir eşkıyaları
Oysaki nasıl da nazenin bir çiçektir
İstanbul
Nasıl da aşk doludur şiir ve
yolculuğum
Hız kesmezken
Uçtuğum şu gök kubbe.
Gözümü alamadığım her gün her gece
Aşkın da asası saklı içimde
Devasa bir rahmet boca edilesi
Nemalandığım değil yalan
Nasiplendiğim doğadan ve hayattan
Doya doya yaşamadımsa ömrümü kime ne?
Karnım aç ya da tok
Ve sırtım pek
Pakladım da ruhumu her düştükçe dara
Başım sıkıştıkça koştuğum Mevla’m
Yoldaş bildiğim onca dostun
İhaneti daha ne mi ister?
Defansı mı yalnızlığın
Yoksa cümbüş misali içimde saklı
devran
İtibar etmediğim kadar yalana
Varsın yalandan da olsa sevseydiniz
beni keşke
Demek düşmez payıma.
Rızası olmadan Yaratanın
Yazılır mıydı bunca şiir söyleyin
üstüne?